Seattle Halk Kütüphanesi
Ama bu, biraz kibirli değil mi? Sonuç olarak yapıyı "güzel" de yapmaya çalışmıyor musunuz?
Seattle Halk Kütüphanesi çirkin. En azından bazılar böyle düşünüyor. Projeyi ilk açıkladığımızda insanları rahatsız etti, çünkü daha önce hiç görmedikleri bir şeye benziyordu. Ama insanlar Sydney Operası'nın da Eiffel Kulesi'nin de, hatta Guggenheim Bilbao'nun da berbat olduğunu söylüyordu. Bunu, "Eğer bir şey berbat ise mutlaka iyidir" demek için söylemiyorum.
Ama Seattle ile iyi bir ders aldık. Ne zaman çirkin bir köşeyi, berbat bir açıyı güzelleştirmeye çalışsak, elimizde kaldı. Hiçbir şeye benzemedi! Yapı güzel görünmeye başladıysa da, tam olarak bu nedenle çalışmaz hale geldi. Sonunda da şapşal bir şekil aldı. "Performans" kelimesini mimarlık pratiğimiz için kullanmamızın nedenlerinden biri de, tam olarak bununla ilişkili: Formlar da performans sunar. Tüm bunlar yaptığımız işlere bakmadığımız ya da estetik bir değerlendirmeden geçirmediğimiz anlamına gelmiyor. Yalnızca "o" noktadan başlamıyoruz.
Vakko Moda ve Power Merkezi.
Bu hiper-rasyonel yaklaşımı Rem Koolhaas'tan mı öğrendin?
Kesinlikle Rem'in bu fikrin asıl sahibi olduğunu söyleyebilirim. "Asıl" dememin nedeni de, bizim New York'taki çalışma şeklimizden her zaman memnun olduğunu sanmamam… Belki o değişti, belki de biz… Ama genellikle argümanımızı, her hangi birine manevra yapma olanağı tanımayacak kadar sıkı kurguladığımız yönünde eleştiriyor bizi. Benimse ona cevabım, düşünce adamından ziyade bir "virtüöz" gibi tasarlamaya başladığı şeklinde oluyor. Ama bunu söylememin ve bizim New York'ta yaptıklarımızı yapıyor olmamızın, eğilimlerimiz dışında da anlamlı bir nedeni var! Biz virtüözlük ile işin içinden sıyrılamayız ki! Rem bunu yapabilir. Rem topuğunu vurur, huysuzlanır, öfkelenir ve insanlar dinlemek zorunda kalır. Şayet ben böyle bir şey yaparsam kovulurum. Bu yüzden de daha farklı bir "palet"im olmak zorunda… İnsanlar onun işini sorgulamayacaklar. Ama benimkini sorgularlar! Ben, ya da sunumu yapan her kimse, reddedilemez, aksi iddia edilemez ve üstüne çıkılamaz bir görüş ortaya koymak zorunda. Ama Rem de tam olarak bu noktada söz konusu eleştiriyi yapıyor. Çünkü kendisini, bizim yaptıklarımız tarafımızdan kısıtlanmış hissediyor. Ama, ona da söylediğim gibi, bizim o olmadan bir sonuca varmamızın tek olur yolu bu.
Ama Rem'in "virtüözite"si olmadan –veya en azından bir mimar olarak ulaştığı şöhret olmadan- şu anda aldığın türden projeleri alman söz konusu bile olamazdı. Gerçekten "star mimar" modeli ile başa çıkabileceğini düşünüyor musun?
Bu iyi bir soru. Düşebileceğimiz bir hata, benim Rem'in yerine geçmem, onunla yer değiştirmem olurdu. Şu anda ofisteki az sayıda Amerikalıdan biriyim, İngilizceyi haliyle daha iyi kullanıyorum, daha uzun süredir buradayım ve şirketin sahibiyim. Dolayısıyla bunu yapmak benim için çok kolay olurdu. Ama şu anda yaptıklarımızın üzerine giderek kendimizi var edeceksek, bu asla olmamalı!
Yani bir yandan tasarımın işbirliğine dayanan doğasını kabul ederken, diğer yandan da firmanın kamuya dönük yüzü olman gerekiyor.
Burada her daim farklı roller olacak. Ama başarılı olmak için her birimizin farklı bir rolü üstlenmesi gerekiyor. Daha iyi veya daha kötü değil, yalnızca farklı…