Sivil inisiyatifler, sanırım daha farklı bir yerde duruyor sizin için?
Evet, her hangi bir yasal dayanağı olmayan ama akut hallerde bir araya gelme özelliği gösteren, geçici ya da sürekli, farklılaşma, değişme becerisine sahip sivil inisiyatifler beni STK'lardan daha çok heyecanlandırıyor açıkçası. Bu gruplar genellikle akademisyenler, öğrenciler, sanatçılar, uzmanlar vb. kesimlerden oluşuyor ve mesleki ve bilimsel bilgileri ile muhalefetin tarzını, tavrını ve söylemini doğrudan etkiliyorlar. Bu grupların, toplumsal hareketlerin içerisinde yer alması, kamuoyunun özellikle kentsel dönüşüm süreçlerine karşı geliştirilen söyleme odaklanmasına da vesile oluyor. Doğrudan ya da dolaylı olarak kentsel dönüşüme muhalefet eden oluşumlar çoğaldıkça, bunların eylemleri de kamuoyunda bir farkındalık yaratarak yerel siyasete, karar alma süreçlerine etki ediyor ve özelinde kentsel dönüşüme yönelik tartışmaları açığa çıkarıyor.
Benim de bir parçası olduğum Dayanışmacı Atölye, İmece, Kentsiz gibi sürekli hale gelme konusunda gayret gösteren gruplar ile yine içinde yer aldığım STOP, Haydarpaşa İnisiyatifi, 3.Köprüye Hayır Platformu, Körler Okulu gibi akut sorunlara yönelik oluşumlardan bahsediyorum aslında burada. Tamamen gönüllü, hiçbir bağımlılığı olmayan, dolayısıyla içtenliği sorgulanamayacak oluşumlar bunlar. Özellikle ilk önce saydığım grupların halkla doğrudan ilişki içerisinde yürüttükleri mücadeleler karşılıklı öğrenme süreçlerinde gelişiyor/tıkanıyor, bu da bu grupların sahiciliklerini perçinliyor. Halk için/adına ya da halka rağmen değil halkla birlikte kurgulanan mücadele örnekleri beni geleceğe dair ümitlendiriyor.
Sivil inisiyatiflerin yoksul mahallelerdeki en önemli ortakları mahalle dernekleri. Bunları da klasik anlamdaki STK'lardan ayırmak gerek. İstanbul'da yaşanan dönüşüm süreçlerinden etkilenen 30'u aşkın mahalle, çeşitli örgütlülükler geliştirmiş, ayrıca kendi aralarında da bir şemsiye organizasyon oluşturmuş durumda. İstanbul Mahalle Dernekleri Platformu olarak yapılanan bu şemsiye yapı, rutin toplantılarla muhalefetin söylemini ve örgütlülüğünü ortaklaştırma gayretinde. Mahalle örgütlülükleri genellikle kendilerini daha yoksul kılacak bir plana, dönüşüm ya da yenileme projesine ya da bunlardan her hangi birisinin olma olasılığına karşı çıkış üzerinden gelişen, çoğunlukla mahalle muhtarlarıyla birlikte hareket eden, bir ideolojik, etnik gruplaşmanın ötesine geçmeye çalışarak mağduriyet ortaklığı üzerinden büyüyen yapılar. Çeşitli kurumlardan, sivil inisiyatiflerden ve uzmanlardan aldıkları bilgileri de kullanarak kentsel dönüşüme karşı bir söylem geliştiriyor ve kendi mahalleleri içerisinde çok yaygın destek bulabiliyorlar. Popülist bulunabilecek karşı çıkışları ve bu karşı çıkışla birlikte gündeme getirdikleri talepleri aslında tam da yaşamsal, sosyo-ekonomik ihtiyaçlarına karşılık geliyor. Küresel kentin değersizleri arasına girdikleri fikri yerleşmiş durumda. Sırtlarında taşıyarak büyüttükleri kentin artık kendilerini istemediğini düşünüyorlar ve bu duruma çokça tepkililer. Çeşitli spekülasyon ve rant duyumları/kanıtları bu tepkiyi her geçen gün daha da arttırıyor. Barınma hakkı kavramı üzerinde güçlerini birleştirme gayretindeler. Bu yapı arzulandığı gibi örgütlü ve dayanışma temelli hale gelebilirse kent yoksulluğu ile mücadelede çok ciddi adımlar atılabilir düşüncesindeyim, çünkü sorunun, başlarken tanımladığım yabancılaşma, ötekileşme gibi faktörlerini ortadan kaldırabilen, karşılaşılan sorunlara ortak çözümler üretme beceri ve kapasitesine sahip örgütlülükler haline gelebileceklerine inanıyorum.