Marjinalize olmuş işlerin arasında en dikkat çekici olanı "ev eksenli çalışma" sanırım...
Evet, işlerin niteliksizleşmesi ile birlikte gündeme gelen en önemli mevzulardan biri "ev eksenli çalışma" diye kavramsallaştırılan ev içinde yapılan işlerdir. Yoksullaşma arttıkça geleneksel anlamdaki sorumluluğu evi ve çocukları olduğu için ekonomik hayata katılmayan kadınlar, ev içinde bir dışsal zora bağlı olarak ekonomik hayata katılmaya başlıyor. Ev içindeki her türlü bakım hizmetini yerine getiren kadınlar buna ek olarak piyasaya iş yaparak emeklerini en düşük seviyeden satmaya başlamaktadırlar. Ev içide görünmeyen emeğe, piyasa tarafından da görünmeyen bir emek eklenmektedir. Kadınlar ya saat başı ücret aldığı geçici temizlik işleri yapıyor ya da eve iş alıyor. Kadın emeği, ağır bir sömürü ortamı içine girmektedir. Yani bir günde hiç durmadan 12 saat çalışsa bile, asgari ücret düzeyinde bir gelire sahip olamıyor. Durum bu derece kötü. Eğer ailenin geçimini kadının yaptığı bu işler de sağlamıyorsa, o zaman çocuklar çalışmak zorunda kalıyor. Mendil satıyorlar, ayakkabı boyuyorlar. Yoksulluk arttıkça insanlar her türlü geçinme stratejisine başvuruyor. Böyle olunca yoksulluğun toplumsal kesimler önündeki meşruiyeti de kayboluyor. Mesele "bu insanlar çocuklarını kullanarak bizim vicdanımızı suistimal ediyorlar" noktasına geliyor ve kilitleniyor. Çocuklar mendil satmak için ısrar ediyor, biz almamak için gerilim yaratıyoruz.
Bu kilit noktası ve gerilimli durum, karşımıza kentsel yoksulluk-şiddet ilişkisini çıkarıyor. Ve yoksul olan şiddet uygular gibi kestirmeci ve çıkmaz bir noktaya varılıyor.
Ev eksenli çalışma ve çocuk işçiler hakkında elimizde yeteri kadar bilgi var mı?
Bu durumda ilgili en kritik mevzu istatistiklerin nasıl elde edildiği bence. İstatistikler elbette yalan söylemiyor ama gerçeği en dar haliyle yansıtıyor. Çünkü niteliksiz ve güvencesiz işlerin artması bizim çalışanların ya da çalışmayanların bilgisine ulaşmamızı gittikçe zorlaştırıyor. İstatistikler gerçeği yansıtmadığı için de belirlenen açlık sınırı ya da yoksulluk sınırı da gerçeği yansıtmıyor.
İkna edici olmayan bir diğer bir istatistiki bilgi de işsizliğe dair açıklanan rakamlar. Çünkü istatistiği oluşturmak için sorulan soru, kişilerin son üç ay içinde iş arayıp aramadığı sorusu. Fakat iş bulma ümidini yitirmiş kişi zaten iş aramayacağından, bu sorunun bir anlamı yok. Dolayısıyla enformellik bu tür istatistiki bilgilerle kavranabilecek bir şey değil. Bu noktada işin içine toplumsal cinsiyet boyutunu da katıp, kişinin kendisinden başlayan mahalle düzeyinde niteliksel araştırmalar yapmak gerekiyor.