Sulukule'den çıkarılacak dersler

03 Haziran 2009



Sulukule örneğinden ne gibi dersler çıkarılmalı?

Özellikle sit alanları ve mahalle karakterine sahip bölgeler için yenilemenin, yıkıp yeniden inşa etmenin çok da doğru bir uygulama olmadığı ve daha büyük sorunlara yol açtığı görülmekte; bu noktada daha farklı yaklaşım ve çözümlerin olduğunu, olması gerektiğini kavramak gerekiyor. Bu tür mahalle ve bölgeler için sürekliliğin sağlanabildiği canlandırma, sağlıklılaştırma, yerel kalkınma ve gelişim planlarının hazırlanması gibi çok yönlü yaklaşımların tercih edilmesi gerekir. 5366 sayılı kanun ile başlatılan uygulamalara baktığımızda salt arsa ve inşaat mantığı üzerinden ekonomik değer yaratılmaya çalışıldığını görüyoruz. Kentin aslında ekonomik, sosyal, kültürel ve mekansal anlamda bir hafızaya sahip olduğu göz önünde bulundurulmuyor ve yıkıp yeniden yaparak tüm sorunların çözüleceği düşünülüyor. Fakat Sulukule sadece bir arsa değil, çok eski bir yerleşim yeri ve çok önemli kültürel ve sosyal değerlere sahip. Bütün dünya kamuoyunun son üç yıldır gözünün üzerinde olduğu Sulukule için atılacak her olumlu adım aslında belediye için de bir başarı şansı demekti, ama olmadı. İlgili yönetimlerin şu anda Sulukule nedeniyle çok olumsuz bir imajı var. Haziran ayında Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı, zorla yerlerinden edilmelerle ilgili bir komisyon olan AGFE Türkiye'ye gelecek ve Sulukule, Ayazma gibi mahalleleri de inceledikten sonra İstanbul'a dair BM'e rapor verecek. Bu çok kritik bir nokta.

Diyalog ortamının olduğu, kişilerin ve kurumların birbirini dinlediği bir süreçten geçmiyoruz, maalesef. Yaşadığımız 3.5 yıllık yoğun Sulukule sürecinden sonra görüyorum ki, kente olan bakış açısının değişmesi için daha uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç var. Kente ve bu tür uygulamalara dair farklı yaklaşımların olabileceğini kurumların ve kişilerin anlaması, farklı bakış açılarını kavramanın bir kültür olarak yerleşmesi gerek. Bugüne kadar Sulukule ile ilgili alternatif planlar ve çalışmalar yapıldı, yani isteyince olabiliyor. Bu noktada da önemli olan niyet bence.



Sulukule sürecinin diğer mahalleler için örnek teşkil etmesi ve bu süreçten ders alınması için sadece mahallelerin değil, mimarların, plancıların, uzmanların, danışmanların, STK'ların, yönetimlerin ve üniversitelerin de daha fazla duyarlı olması ve süreci sürdürülebilirlik noktasında yönlendirmeleri gerekir. Bence Sulukule sürecinde öğrenilecek çok şey var. Bu noktadan sonra, kültürel miras, kent ve o bölgede yaşayanlar için büyük bir tehdit oluşturan yenileme ve dönüştürme süreçlerinin artık farklı bir biçimde ele alınmaya başlaması gerekiyor.

Bu tür alanlarda çalışma yapılacaksa da bölgede uzun süre insanlarla zaman geçirmek, oradaki kültürel, sosyal ve mekansal yapıyı anlamak, yapılan anketleri doğru değerlendirmek, dünyada yapılan uygulamaları takip etmek, hatta bölgede bir ofis kurarak, halkı bilgilendirmek, katılım çalışmaları yapmak gerekir. Burada sadece tasarımdan bahsedemeyiz, tasarıma gelene kadar yapılacak çok şey var. Katılımcılığın ve şeffaflığın anlaşılması gerek, çünkü insanlar kendi bölgelerindeki kendi mahallelerindeki süreçlere etkiyemiyor, bu konuda söz sahibi olamıyorlar, asıl sorun burada.

İstanbul 2010 AKB sürecini kültürel farklılıkları korumak ve bu tür problemlerin çözümü için bir fırsat olarak değerlendirebilirdik. Bu unvan STK'ları, üniversiteleri, belediyeleri, halkı buluşturan bir platform olarak kullanılabilirdi, hala da olabilir! Yeter ki son 3–4 yıllık Sulukule sürecinden doğru dersler çıkarılsın.



Peki, Sulukule için önümüzdeki süreç nasıl işleyecek sizce?

Öncelikle, Haziran ayında UN Habitat'a bağlı AGFE komisyonunun ziyareti var ve bu gelişmelerle ilgili önemli bir rapor hazırlayacaklar. Uygulama projesinin Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna ve İlçe Belediye Meclisine ve İBB başkanı Kadir Topbaş'ın onayına sunulması var. Bu noktada biz uygulama projesi onaylanmadan önce verilen birçok sözün nasıl yansıtılacağını da merakla bekliyoruz. Ayrıca avan projeye ve kararına açılan davaların sonuçlarının da artık belli olması gerekiyor. Tüm süreçte yaptığımız gibi ilgili tüm kişi ve kurumların harekete geçirilmesi ve bu konudaki duyarlılıklarının artması için çabalarımız devam ediyor.

Ne yazık ki protokolde belirtildiği gibi projelerin onaylanması beklenmedi ve tüm alan neredeyse yıkılmış oldu. Yıkımlar sırasında sokakta kalan ve gidecek yeri olmayan çok kişi var Sulukule'de. İnsanlar çadırlarda yaşıyor. Bu ailelerin bu duruma düşürülmemeleri, belediyenin insanları sokakta bırakmaması gerekirdi! Söylem ile eylem birbirine uymuyor. Bu proje söylendiği gibi dünyanın en sosyal projesi ise, bu tür sonuçlara yol açmaması gerekir. Şimdi tescilli evler dışında belediye ile anlaşmamış kişilerin evleri var mahallede. Bu evler için kamulaştırma davalarının sonuçlanması bekleniyor. Geçen gün böyle bir ev sahibinin evi yakıldı.

STOP Projesi'nin ikinci çalışması yapılacak. Bölgede gerçekleştirilen Basit Onarım çalışmaları devam ediyor; UNESCO'nun bu yılki ziyaretinde de belirttiği gibi bu çalışmalar bölge için önemli örneklerler oluşturuyor. Ayrıca Küçük Çeşme Sokağı'nın Sulukule için bir umut olabileceğine inanıyoruz. Bu sokağın doğru değerlendirilmesi ve projeye yansıtılması gerekli. En azından bu şekilde Sulukule'ya ait bir parça korunmuş ve sürdürülmüş olabilir.


Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği Başkanı Şükrü Pündük ile...
Sulukule Platformu'ndan Aslı Kıyak İngin ile...
Sulukule Platformu'ndan Neşe Ozan İle
İBB KUDEB Müdürü Mehmet Şimşek Deniz ile...
Avukat Hilal Kuey ile...
Erbatur Çavuşoğlu'nun kaleminden...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :