"Tasarımın sistem kurgusu üzerinden yapılması gerektiğini düşünüyorum"

23 Nisan 2020

NK: MAA’nın tasarım felsefesinden de bahseder misiniz?

MA: Melike Altınışık Architects (MAA)’da önemli olan Architects ‘mimarlar’ kısmı. MAA’da bağlayıcı rol modeli oluşturuyorum. Genelde bizim tasarımlarımıza özgün, fütüristik gibi kelimeleri yakıştırıyorlar ama bunun özünde aslında olan şu; biz doğadan ilham alan tasarımlar yapıyoruz. Bunu yaparken de doğanın sadece görsel estetiğine değil işin matematiğine bakıyoruz, analitik olarak da araştırıyoruz, onun sistemini anlamaya çalışıyoruz. Bu bizim için çok önemli bir konu. Herhangi bir tasarımın sistem kurgusu üzerinden yapılması gerektiğini düşünüyorum. Onun sonunda çıkan, “güzel” diye tanımladıkları şey, aslında doğru matematiği olan mekan kurgularının, oran-orantıların bir araya geldiği durumun sonunda gördüğümüz. Gayri ihtiyâri, güzel, iyi ya da farklı diyorsunuz. Seri üretim olarak çevremizde birçok güzel bina yapılıyor. O çok güzel yapılar dediklerimizin çoğu zaten Endüstri Devrimi’nden bu yana bütün endüstrinin geliştirdiği olanakları, fabrikaların ürettiği en iyi ürünleri kullanarak o yapı kütlesini oluşturuyorlar. Çevremizde gördüğümüz, “çok güzel olmuş”, “ne kadar modern”, “minimalist” dediğimiz yapılar, bana göre o seri üretimin geldiği en iyi noktada sonuç ürün olarak çıktılarını tasvir ediyor. Biz bu bağlamda onlardan biraz ayrışıyoruz çünkü biz endüstriyi zorluyoruz. “Sen bunu yapıyorsun ama bunu daha farklı nasıl yapabilirsin?” diye onlara soru sorduruyoruz, ezberlerini bir nevi gerçekten bozan bir şeyle önlerine çıkıyoruz. Bu sefer çözüm üretmeye çalışıyorlar. Çözüm üretmek elbette biraz pahalı olabiliyor, çünkü yeni bir çözüm, sistem bulması gerekiyor ama siz onu yaptırmazsanız zaten gelişemeyecek. Özgünlüğümüz o ayrımda başlıyor, soruları sordurtma ve onda ısrarcı olma, o da belki başlangıçtı biraz benden kaynaklı, ekip lideri olarak ısrar ettiğim için haliyle MAA da o tarz projeler üretme yönünde ilerliyor. Koyduğumuz hedefleri yakalamak, oradan sapmamak, onu bir arada tutabilmek, onun sürdürülebilirliğini sağlamak için elimizden geldiğince çabalıyoruz.

NK2000 yılından itibaren Türkiye’deki inşaat faaliyetlerinin artığı, yapı sektörünün büyüdüğü ve geliştiği, İstanbul TV-Radyo Kulesi gibi tüm paydaşları gelişime ve inovasyona teşvik eden projelerde mimarın lokomotif güç olabileceğini görüyoruz. İnovasyon konusunda hem mimari kültürün gelişmesi hem de teknik olarak firmaların ya da tüm paydaşların gelişmesi sürecinde mimarın rolüyle ilgili ne söylemek istersiniz? 

MA: Kule kendi yapısal bağlamında zor bir form, teknolojisi gereği de zor bir konu. Bir kere, standart dışı bir form ile uğraşıyorsunuz o başka bir bilgi birikimi gerektiriyor. O bilgi birikimi; mühendislik bakış açısı, danışman bakış açısı aynı zamanda başka tür bilgisayar programlarının kullanılmasını, o da başka bir eğitim seviyesini gerektiriyor. İşte bunu oldurabilme durumu Türkiye’de çok zor oldu. Doğru adreslere gitmeniz, doğru ekibi kurmanız gerekiyor, bir yandan da teknolojiyi her bağlamda; tasarımından, en son yapım aşamasına kadar zorlayarak ileri seviyede kullanmanız. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum; akıllı tasarım yapmalısınız ki zaten akıllı bir binanız olsun, mantıklı bir şekilde üretilebilsin ve tabii ki size tanınan süreyi iyi kullanın. Bu dönemde ekonomik olarak en değerli unsur bana göre zaman. Zaman kazandıracak her çözüm; tasarımcı için de, üretici için de, proje zor olsa bile, onu akıllı üretebilmenin matematiğini, organizasyonunu ve onun sistemini kurmak çok önem taşıyor. O yüzden akıllı programlar kullanıyor, yeri geliyor kendi yazılımlarımızı yazıyoruz. Yani misal; 1 ay boyunca bir projenin yazılımı üzerine uğraşıyoruz sonra işveren tarafından herhangi bir radikal değişiklik yapılması gerekiyor dediklerinde gerçekten 10 dakikada bütüncül yapı bileşenlerinin güncellenmiş halini, en azından cephesinin revizyonlarını yapabiliyoruz. 

©MIR

NK: Bu ofiste çözdüğünüz bir şey mi?

MA: Tabi, kendi içimizde çözüyoruz böyle şeyleri.

Bilgisayar ortamında yapıyoruz onları, kurguluyoruz. Ama daha en başında tasarlarken, toplasanız 2-3 çizgiyi kontrol ederek, aslında bütün binayı kontrol edebilecek sistemi her projede kurmaya çalışıyoruz ki bu çok zor bir şeydir. Birkaç çizgiye indirgeyebilmek ve onun üzerinden tasarımın yapısal kontrolünü yapabilmek. Robot Müzesi projemizi, sadece bir kesit çizgisi ve zemin izi üzerinden değiştirebiliyoruz. Kule’de de benzer şekilde yine. 3-4 çizgi ile sistemi tarifleyip, oradan onun sayısal tasarım ya da parametrik tasarım üzerinden form revizyonlarını yapabiliyoruz.

©NAARO


Melike Altınışık ile
Melih Altınışık için MAA
MAA Ekibi ile
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :