NK: Yapılarınıza bakarken formlar çok dinamik ve her geçen gün başkalaşacak gibi hissediliyor. Yapılarınızla ilgili distopik, ütopik ya da “evrimsel” gelecek projeksiyonlarınız oluyor mu sizin de?
Bana da oluyor. Hatta kule üzerinden öğrencilere böyle bir şey çalıştırsak mı diye de düşündük. “2100 yılında İstanbul” başlığında bir yayın olmuştu, National Geographic için Sevince Bayrak’ın yaptığı. Orada yorumlamıştık, eskiz çalışmasını da Cem Dinlenmiş yapmıştı. Sevince’ye sözlü olarak görüşlerimi aktardım, Cem’de çizer gözüyle kendi dünyasında resmetti. Dikey bir projede ne yapılabilir? Bana göre bu proje telekomünikasyon ile ilgili ama komünikasyon ve ulaşım üzerinden düşünebiliriz. Artık araçlar da değişmeye başladığı için dikey bir havalimanı, ya da dikey bir kargo merkezi olma durumuna dönüşebilir dedim. Aklıma gelen ilk şeyi söyledim. Bundan 100 yıl sonrasında dünya böyle gelişmelere izin verecekse neden olmasın? Olma ihtimali çok yüksek, ona göre eklentiler olur, o günün tasarımcıları müdahale ederler. Diğer projelerimiz içinde yapılması taraftarıyım. Çünkü o enerjiyi barındıran projeler. Tasarımsal alt düşüncelerin de buna uygun olduğunu düşünüyorum.
NK: Tasarım ve üretim sürecinden bahsediyoruz. Kullandığınız teknolojilerden bahseder misiniz?
MA: Uçuşan fikirler bizde çok önemlidir, bu fikirler araştırma ile şekilleniyor. Hangi konu ile ilgili olursa olsun öncelikle çok ciddi araştırma yapılması, çeşitli başlıklar ve bölümler üzerinden tariflenmesi gerekiyor. O projeyle ilgili neler var bunu gördükten sonra bu sefer kendi fikrimizi şekillendirecek filtrelemeler yapıyoruz. Fikren besleniyoruz ve her zaman için ilk beyaz kağıt ve kalemle başlıyoruz. Tabi binayı çizmiyoruz, tasarım fikrinin DNA’sı sistemi neyse onu kurguluyoruz. Akabinde, binayı tarifleyen 3 boyutlu basit bir eskiz yapıyorum. Sonra ekip onu alıp üzerinden benimle olan kritiklerle birlikte geliştiriyorlar. Bu süreçte animasyon sektöründe de kullanılan Maya adlı bir program var çoğu zaman orada 3 boyutlu eskiz yapıyorum. Ama eşzamanlı olarak Rhino programını kullanıyorum. Ekip de Rhino üzerinden devam ediyor. Proje konsept aşamasını aştıktan sonra yani artık proje mimari bir proje olarak gerçekten çalışılmaya başlanıyorsa bu sefer zorluğuna bağlı olarak genelde cephe çalışmaları kısmi olarak RhinoGrasshopper ile devam ediyor. Diğer planları da BIM platformunda olan Revit programını kullanıyoruz. “Akıllı” programlar bunlar. Autocad programını sadece bir iletişim aracı olarak kullanıyoruz. İlk konsept aşamalarında videolar, animasyonlar üretiyoruz. Klasik mimarlık ofislerinin yaptıklarının üzerine VR versiyonlarını da yapıyoruz. Seviyoruz hazırlamayı, estetik yorumu bize ilham da veriyor.
NK: MAA Club, MAA Lab, Mimmel nasıl besleniyor?
Mimmel, MAA’dan besleniyor. Projenin başındaki o basitleştirilmiş fikir eskizleri üzerinden desenler üretip onları değişik ölçeklere çekiyoruz. Karar verdiğimiz ana unsurlar netse biraz daha tasarım diliyle yorumlayarak fular, mum, masa, gibi tasarım dünyasında değişik ölçekli başka bir şeye dönüşüyor.
Bizim gibi üretmeyi, düşünmeyi ve araştırmayı seven mimari ofisler için proje süreçleri çok uzundur. Bir projeyi tasarlıyorsunuz 6-9 yıl sonra bitiyor. O sabrı ve ilhamı yitirmemek için bu tarz küçük ölçekli tasarım özelliği olan çalışmaları hemen elde edebildiğiniz için, ekipte ve bende güzel enerji yaratıyor. O yüzden olsun istiyorum. MAALab da o yüzden var. Arada giriyoruz, beton çalışması yapıyoruz, akrilik döküyoruz, ters kalıp alıyoruz. 3D yazıcımızı bir şekilde hep kullanıyoruz. Bir rulo kağıdımız var birkaç şey yazdım deneyelim diye hala onun yüzde onundayız. Vaktimiz de pek olmuyor ama bir şekilde fırsat yaratmaya çalışıyoruz.
MAAClub ise 3 sene olmuştur başlattığımız. Birkaç alt başlığı var MAAClub’ın. Bir tanesi “Guest” diye; misafirlerimiz geliyor bize sunum yapıyor. Ama davet etme ve seçme şeklim(iz) -ki illa mimar olmaları gerekmiyor- amaç gelip mimari bir projesini anlatması değil. Çoğu zamanda o kişiler çoğu zaman özellikle hayatım(ız)a dokunmuş, enerjileriyle, düşünce yapılarıyla vizyonlarıyla ilham olmuş kişiler... Misafirler geldiğinde ilgi alanlarını ya da hobilerini anlatmalarını istiyoruz. Yaz aylarında en az 4-5 misafirimiz oluyor. 1-2 saat kadar MAA’da ağırlıyoruz, çok güzel enerji, bilgi ve başka bir bakış açısıyla ilham paylaşımı oluyor.
Web sitesinde, online olarak devam eden “MAA&friends” var. Dünyanın çeşitli yerlerinden tanıdığım(ız), sevdiğim mimar, tasarımcı, yazar ve benzeri yaratıcı mesleklerden arkadaşlarıma, dostlarıma çok basit sorular soruyoruz. Mesela “en sevdiğiniz günlük objeniz nedir?” gibi 5 sorumuz var. Seçtikleri soru ve verdikleri cevap çok önemli benim için. Basit sorular ama verdikleri cevaplar çok önemli bu anlamda paylaşmayı da değerli buluyorum.
Bir de “fikir yazıları” bölümü var. Kimisi ekip içinde yaptığımız araştırma konularından kimisi de benin farklı yayınlar için kaleme aldığım oluşuyor.
NK: Mimari üretim süreci uzun dediğiniz gibi, tasarım evrilip olgunlaşırken de ortaya çıkan ara ürünler, çıktılar da çok değerli...
MA: Evet onu yapmaya çalışıyoruz. Bizim öyle çok sayıda projemiz yok, ama nitelikli projeler yapıyoruz. Süreçleri çok uzun. Aynı heyecanla, enerjiyle, ilhamla devam etmek hatta üzerine ekleyerek ilerlemek için dinç olmanız gerekiyor. Bunlar da bizi besliyor.