Yanıtı zor ve uzun sorular...

01 Nisan 2009



Değişen kentsel yoksulluk kavramından biraz bahsedebilir miyiz?


Yanıtı uzun ve zor bir soru bu bence... Yeni yoksulluğu anlayabilmek için birbirini etkileyen üç temel değişmeyi anlamak gerekiyor öncelikle. Bunlardan birincisi sistem içi yoksulluğun artması ve farklı biçimler alması, ikincisi yaygınlaşan bir sistem dışına itilme hali, üçüncüsü de azalan sosyal ilişkiler ve dayanışma pratikleri…

Marx, yoksulluğu, sistem içi olup emeğinin karşılığını yeterince alamama halinin ya da emeğin sömürüsünün bir sonucu olarak tarif eder. Aslında sistem dışı yoksulluk tarihin her döneminde vardı, ama kitlesel olan yoksulluk biçimi sistem içi olandı eskiden. Dolayısıyla, emeğin sömürüsünü engellemeye ve giderek karşılığını çeşitli haklarla birlikte daha çok almaya yönelik bir mücadele hattı oluşmuştu. Özellikle 20. yüzyılın belirli dönemlerinde sendikalaşma bu anlamda çok ciddi kazanımlar sağlamıştı. Hatta, zaman zaman sendikaların kapitalizmin girdiği krizlerin nedeni olacak kadar güçlendiği iddia edilmişti.

Yarım yüzyıla yakın bir süre, refah devletinin şemsiyesi altında ve sendikaların mücadelesi çerçevesinde yoksulluğa ve nedenlerine karşı bir savaş sürdürüldü. Ancak kapitalizmin 1970'lerde yaşadığı kriz, kitlesel üretimi, dolayısıyla kitlesel istihdamı ve en önemlisi bunun kaçınılmaz sonucu olan sendikaları sürdürülemez ilan etti. Yani artık üretim ve bunun doğal bir sonucu olarak istihdam esnekleşecek, üretim alanları küçülecek ve talebe yönelik butik üretim yapılacaktı. Bu üretim biçimi, emeği parçaladığı ve uzmanlıklarına göre ayırdığı için güçlü sendikaların da önü kesilmiş oluyordu ayanı zamanda. Diğer yandan, küresel akışların hızlandığına ve çeşitli üretim konularında sürekli ihtiyaç duyulan büyük tesislerin de hızla dünyanın görece az gelişmiş bölgelerine kaydırıldığına şahit olduk.

Bu bölgelere gittiler, çünkü yatırımcının daha az ücret ve hakla, sendika baskısı olmadan üretim yapma fırsatı vardı, çok doğal olarak bu fırsat kullanıldı. Yedek işgücünün olduğu, sendikalaşmanın önünde engeller bulunan ülkeler özellikle tercih edildi. Öyle ki, bazen Asya Kaplanları örneğinde olduğu gibi totaliter rejimler bu amaca seferber edildi. Sürekli işini kaybetme riski ile karşı karşıya kalan emekçi kesimlerin giderek yoksullaştığı bir süreç yaşandı. Bunu sistem içi yoksulluğun artması olarak tanımlayabiliriz.


Besime Şen ile...
Asuman Türkün ile...
Murat Cemal Yalçıntan ile...
Erbatur Çavuşoğlu'nun kaleminden...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :