Projelerinize geçmeden önce Mimarlar Odası'nın düzenlediği ve proje yürütücüleri arasında yer aldığınız Kent Düşleri Atölyesi'nden kısaca bahsedebiliriz miyiz?
Kent Düşleri Atölyesi'nde kendimle ilgili kırılma noktasını yaşadıktan sonra yer almaya başladım. Biliyorsunuz kırılma noktalarında insan, ne yapabilirim diye bir arayış içerisine girer. Ben de evime çok yakın olduğu için Bakırköy Mimarlar Odası'ndaki toplantılara gitmeye başladım. Şu anda bir yandan da oranın yönetimindeyim. Kent Düşleri Atölyesi'yle de o vesileyle tanıştım. 2012 ve 2013 yazında atölye yürütücülüğü yaptım. Keyifli oluyor, ben de kendi adıma çok şey öğreniyorum.
Sizin bünyenizde de 34preset diye benzer bir oluşum var galiba...
Evet ama henüz aktive edemedik. 34preset, rutin olarak işlemesini istediğimiz, tüm tasarım disiplinlerine dönük bir oluşum. Altyapısını oluşturduk, hatta bir projemiz de netleşti ama daha fazla zaman ayırmak gerek. Bunlardan ilki, müziğin -tasarımcılarda var olduğunu kabul ettiğimiz- tasarım anlayışını nasıl etkilediğiyle ilgili. İki günlük deneysel bir çalışma olacak. O nedenle öncelikle fiziksel bir mekana ihtiyacımız var. Becerebilirsek keyifli bir şeyler ortaya çıkacak…
Sizin de müzikle ilgili bir geçmişiniz sanırım, burada bir bateri görüyoruz…
Bateriyi ofiste stres atmak için aldım, esas enstrümanım elektro gitar. Gerçi bu aralar öyle bir telaşımız var ki yoğunluktan başına oturamıyorum. Dün akşam biraz ofiste kaldım. O vesileyle çalabildim.
Mimar, iç mimar ve ürün tasarımcısından oluşan ekibinizin projelerde nasıl bir süreç izlediğini, nasıl bir iş bölümüne gittiğini öğrenebilir miyiz?
Multidisipliner olmak 34 için önemli. Bir derdi, bir tasarım kaygısı var. Ofisin bir dilinin olması gerekiyor ama o bunu sağlamak için hiçbir acelemiz yok. Belki 15-20 senelik süreç sonunda, yavaş yavaş kendi kendine oturacak.
Biraz da süreç götürüyor sizi gideceğiniz noktaya. Doğru müşteriyi bulmanız, onunla eşleşmeniz… Müşterimiz kim olursa olsun, bizimle çalışmak istiyorsa bir arayışı olsun diyoruz. Çok farklı kesimlerden müşterilerimiz olabiliyor, kime iş yaptığımız hiç önemli değil, sadece onun iyi iş peşinde koşanını tercih ediyoruz.
Mesela Kağıthane'de 1,5 yıldır süren Aca Su adlı bir projemiz var. 2014 Haziran'ında tamamlamayı düşünüyoruz. Mimari konsept, uygulama ve imalat projelerini, iç mekân ve bazı ürün tasarımlarını yaptık. Şimdi uygulamanın takibini yapıyoruz. Ofis şantiyeye sürekli proje desteği veriyor. Her çarşamba öğleden sonra toplantımız var.
Yani ciddi bir zaman ayırıyorsunuz…
Evet, bu bize çok uygun bir iş, çalışırken keyif alıyoruz. İşvereni de hakikaten takdir etmek lazım; "Biz bunu böyle yapacağız ama yapalım mı, yapmayalım mı?" diye bizden teyit istiyorlar. Toplantıda alınan kararların, yapılacak imalatların tutanağı tutuluyor. Proje kendi doğası gereği, imalat noktasında sürekli revize oluyor.
Sonuçta projeyi çizerken bütün o detayları tek tek düşünerek yapıyorsunuz ama uygulamada istediğiniz gibi olmayınca insanın...
Açık konuşalım, sıtkı sıyrılıyor.
Neredeyse benim projem değil diyecek kadar...
İşte ben bu sıkıntıları eski ofisimde yaşayıp dur dediğim için şu anda anlaşabileceğimiz kişilerle iş yapmaya çalışıyorum. Bu bizim lüksümüz oldu galiba, ancak o zaman keyif alıyoruz, o zaman sıkılmıyoruz, enerjimizi düşürmüyoruz.
Ürün tasarımlarınızı uygularken birlikte çalıştığınız zanaatkarlar var mı?
Beykent'te iç mimar bir arkadaşımla birlikte kendi ahşap atölyemiz var. O da işi babasından öğrenmiş hem alaylı hem mektepli. Bu yönüyle kendi tasarımlarımızın ahşap ile ilgili olan kısımlarını kendimiz çözüyoruz. Atölye etrafındaki diğer imalatçı ve atölyeler ile de sürekli iletişim halindeyiz. Demirci, cilacı, cnc-lazer kesim vb…
Derdinizi anlatabileceğiniz iyi bir mobilyacı bulmak zor olduğu için özellikle sordum…
Evet, nazınızın geçmesi, gidip uğraşmanız gerekiyor. Şu anda biz kendi atölyemizde bile ustalarımıza dert anlatırken yoruluyoruz. Tasarımını yaptığımız mekanların bazı imalatlarını yapıyoruz. Üçüncü havaalanının yapılacağı Arnavutköy'de bir villa projemiz var. Onun bütün ahşap imalatlarını da yapıyoruz çünkü tasarladıktan sonra onları en doğru şekilde bu yöntemle üretebiliyoruz açıkçası. Mesela bir aydınlatma elemanı tasarımımız vardı, onu kendi atölyemizde üretip ve yerine de biz montajladık. Yani tasarladığımız şeyleri kendimizin imal edebilmesi gibi bir lüksümüz var. Atölyedeki ortağım Ali Ömer Bayrak'ın iç mimar olması sebebiyle 34'ün ne yapmak istediğini, aklından geçenleri okuyabiliyor.
Ayrıca hafta sonları kendimin kullanacağı küçük bir atölye daha kurmak istiyorum. Ticari kaygısı sıfır olan bir atölye. Gideyim, hatta bir sürü insan gelsin kullansın, el aletleri olsun, oturalım, keselim, biçelim, yapalım.
O zaman hafta sonu çalışmıyorsunuz, değil mi?
Burayı ilk kurduğumuzda çalışıyorduk. Sonra çalışmama kararı aldık. Şimdi de çalışmamaya çalışıyoruz. Mesela geçtiğimiz hafta Zeynep full çalıştı. Benim şehir dışında önceden planlanmış bir programım olduğu için gelemedim. Zaten hafta sonlarını çalışmamaya başladığım noktada anlamaya başladım. Öbür türlü ne oluyordu? Pazar günü evin alışverişini mi yapacaksın, bir yere mi gitmen gerekiyor, bir arkadaşınla özlem mi gidereceksin, hepsi tek güne sıkışıyordu. İki gün iyi, hatta mümkünse üç olsun da o çok zor...