ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı 2006 mezunuyum. Ankara'da tasarım konusunda ilerleyemeyeceğim aşikar olduğundan, İstanbul'a taşınma kararı aldım. İş falan bulmadan apar topar İstanbul'a taşındım. Ürün tasarımı okudum ama hep mekân tasarımı yapmak istiyordum. O yüzden önce fuar standı tasarlayan firmalara iş başvurusunda bulundum. Çünkü stand tasarımı bana biraz daha tanımlı bir alan gibi geliyordu. Üründen mekana iyi bir geçiş olabilir diye düşündüm. Aslında doğru da düşünmüşüm, orada hem imalatı öğrendim hem de hacimsel tasarım nasıl yapılıra iyi bir geçiş oldu. Sonrasında, acaba ürün tasarımına gitsem mi gitmesem mi çelişkisi içinde bir mobilya firmasında çalışmaya başladım. Ama mobilya çok da istediğim gibi bir sektör değilmiş. Üretimde olduğunuz zaman şantiye koşturmacası içinde çok yıpratıcı. Kendimi konumlamak istediğim bir nokta değildi.
Sonrasında iç mimari tasarım yapan bir tasarım ofisinde işe girdim. Orada da ofis tasarımı ağırlıklı olmak üzere, çocuk eğlence merkezi vb mekanlar tasarlıyorduk. Cenk Bey'le de ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla tanıştım. O da böyle farklı bir yola doğru girip, tasarım odaklı ilerlemek istediğini paylaşınca iki taraf için de iyi bir noktada, iyi bir zamanlamayla bir araya geldik ve çalışmaya başladık. Bir buçuk yılı geride bıraktık, keyifli bir şekilde yola devam ediyoruz.
Cenk Bey'le tasarıma bakış açımız çok paralel. Aynı kaygılarla ilerliyoruz ama bazen farklı yolda gidebiliyoruz. Asıl keyifli olan ise ortak bir dil yakalamaya çalışma kısmı...
(burada Cenk Saraçoğlu araya giriyor): "Mesela Bursa'daki projenin cephesini özellikle Zeynep'in tasarlamasını istemiştim. Çünkü o işin başka bir kafayla ortaya çıkması gerekiyordu. Evet, birçok şeyi aynı düşünüyor olabiliriz ama almış olduğumuz disiplin bakış açımızı ister istemez etkiliyor."
Ben de onu demek istiyordum; aynı soruları soruyoruz ama verdiğimiz cevaplar farklı oluyor genelde. Sonuçta ben ürün tasarımı okudum, o disiplinle sıfırdan belli bir noktaya yoğruldum ve mimari bakış açısı bundan çok farklı. Bence bir iç mekanla, mimari bakış açısı da birbirinden çok farklı. Farklı disiplinlerin bir araya gelip, ortak soruları yakalayıp farklı cevap veriyor olması beni çok heyecanlandırıyor çünkü yeni bir şeyler öğrenerek ilerliyoruz. Dünyanın benim baktığımdan daha geniş olduğunu fark ediyorum. Bunu da farklı disiplinlerden insanlarla çalıştığınız zaman daha rahat, daha zorlanmadan görüyorsunuz.
Aslında iki taraf da bakış açısını geliştiriyor ama proje olarak ben daha detay çalışıyorum, Cenk Bey ise doğal olarak çok daha geniş bir perspektifle bakabiliyor projeye. O noktada da tasarımcı kimliğimizin perspektifi bence genişliyor.
Kişisel olarak tasarılarımda, mekanın genel konseptinden yola çıkıyorum. Bu da ürün tasarımı eğitimi almış olmamla alakalı olabilir. Bizim disiplinde ilk önce bir hikaye oluşturur, daha sonra o hikayeden öğeleri çıkartırsınız. Böylece tüm öğeleriniz birbirleriyle tutarlı olur çünkü aynı hikayeye bağlıdır. O yüzden ben ilk önce mekanı kafamda canlandırıyor, onun kurgusunu oluşturuyorum, sonra da ona uygun detaylar, dokular, renkler çıkıyor arkasından. Ama genelde ürünün imalat detayları yani, nasıl kolay imal edilir, nasıl temiz çıkar gibi kaygılar hep kafamda olduğu için bir masayı mekanın içine koyup bırakamıyorum. Onun ayağını da düşünmeye başlıyorum. O ayakla birlikte aydınlatmanın bağlantısının da aynı dili konuşmasını istiyorum. O zaman da projelere özel ürünler ortaya çıkmaya başlıyor. Bu her zaman birbirinden çok farklı şeyler olmuyor. Belki kardeş değil ama kuzenler oluşmaya başlıyor ürün skalası içinde. Ama çıkış noktam genellikle mekanın genel kurgusu oluyor. Mesela bir anaokulu yapıyorsanız daha eğlenceli renkler seçiyorsunuz, dokular daha yumuşak hatlı olmaya başlıyor. Ona göre bir aydınlatma koyuyoruz. Ama genellikle piyasadan bir şeyi mekana yerleştirmeye elim varmıyor. O ürünü mekan içine oturtmakta zorlandığım zaman bir şekilde rengini, dokusunu ya da malzemesini değiştirmeye çabalıyorum. Bunu da tabii ki üreticiyle görüşerek ya da kendimiz çok daha farklı bir ürün ortaya koyarak ilerliyoruz.
Cenk Bey iş arkadaş olarak çok keyifli birisi. Patron olarak da iyi bir patron. Projeyi yönetme biçimi, sizi motive etme üzerine kurulu genel olarak. Tabii ki her şey güllük gülistanlık değil. Eğer bir şey iki taraftan birinin içine sinmiyorsa bazen sesler yükseliyor. Ama her gerilimin sonunda iki tarafın da içine sinen bir proje çıktığı için, tartışmaların sonu hep iyi bitti. Yani şu ana kadar projenin daha iyi olması konusu haricinde hiçbir sıkıntımız olmadı.