Az önce Aca projenizden bahsettiniz. Gündeminizdeki diğer projeler hakkında da bilgi alabilir miyiz?
İç mekân tasarımları yapıyoruz, o iç mekânlarda da birçok şeyi tasarlamaya çalışıyoruz. Tabii bu biraz süreçle biraz da işverenle alakalı. Adana'da bir villanın iç mekan tasarımını üstlendik. Türkiye'nin, hatta Avrupa'nın en büyük geleneksel yer karosu üreticilerinden Karo İstanbul'un Şişli'deki teşhir mağazasının dekorasyonunu yapıyoruz. Karaköy'de bir otel projemiz var, onun haricinde yine küçük bir firmanın teşhir mağazasını tasarladık.
Web sitenizde Bursa'da ilginç bir düğün salonu projeniz olduğunu gördüm.
Evet, o projeyi eşimle Özge Saraçoğlu'nun firması CO Mimarlık ile beraber yaptık. Orada talep edilen fonksiyon karmaşıklığı konusunda çok sıkıntı çektik. Bulunduğu lokasyon itibariyle oto galerisi yapılması isteniyor, ancak bir kısmının da düğün salonu olması talep ediliyordu. İşverenin, "düğün salonu gibi olsun" yönünde bir talebi vardı. Niye oto galerisi gibi olmayacak ya da oto galerisi gibi olmak ne demek, düğün salonu gibi olmak ne demek, elbette hepsi sorgulanabilir. Bir de yapının ilerleyen zamanlarda yeni bir fonksiyona dönüşebilme ihtimalini de göz önüne almamız gerekiyordu. O nedenle binayı oldukça rasyonel kurgulayıp üzerine kabuk giydirdik. Cepheyi oluşturan modüller İzmir'de üretildi. Üç boyutlu modelleri gönderdik, onun üzerinden kalıplar oluşturuldu.
Peki bu modüllerin dokusunu kim tasarladı?
Zeynep. O projede kendisine şunu söylemiştim; "Burada mimar gibi davranmak istemiyorum. Bu cepheyi bir ürün olarak gör çünkü bu çok modüler bir şey, tekrarlayıp duruyor kendini, onun üzerine gidelim."
Bu dokunun kendi içerisinde üçüncü boyutu, yüzey farklılıkları da var aslında. O gölgeyi daha net hissettiriyor. Modüller beyaz çimentodan üretiliyor. Kalıp noktası biraz uzun sürdü. Önce yazıcıdan üç boyutlu bir modelini döktüler. Sonra kalıplar hazırlandı. Demolar üretildi. Açıkçası müşterimiz onay vermese yapılamayacaktı ama bu konuda ciddi çaba sarf ettiler. Bu sefer de kabuğuyla uğraşmaktan yapı kendini kaçırdı diye üzülüyorum. Şu an imalatı devam ediyor, takibini eşimin ofisi yapıyor. Aslında yaptığımız işin sürekli içinde olmak istiyoruz. Gidelim, takip edelim, uygulayalım, uygulatalım, insanları yoralım, biz de yorulalım. Öyle de bir kaygımız var.
Via Life Sports Club projesinde de CO Mimarlık ile işbirliğine gitmişsiniz…
CO Mimarlık Ankara'da oldukça yoğun iş yapıyor. O projeyi de onlar almıştı. Müşterilerinin biraz daha farklı bir proje istemesi noktasında bizimle işbirliğine gittiler. Konsept tasarımları yaptık ve mekan içerisinde kullanıcıların temas edip etkileşime girebilecekleri her noktayı tasarladık. Çıkış noktamız Via Life'ın kendi müşterilerine farklı mekansal deneyimler kazandırabilmekti.
Tabii maliyet de çok önemli. Buradaki "çok önemli" lafı boş değil. Ancak yatırımcıya az harcatmak üzerine söylenmiş bir şey de değil. Yatırımın mali açıdan doğru yönlendirilmesine ve yönetilmesine ait. Belki işletme master'ımla ilgili olabilir.
Maliyetleri proje bazında kağıt üzerinde analiz etmektense yerinde yap-boz anlayışına göre işleyen bir düzen var. Bu sebeple projeye ayrılması gereken sürece değer verilmiyor. Elbette bu da proje ofisine zaman maliyetini getiriyor. Ancak bu yerinde yapılan hatalı imalatların, kontrolden çıkan imalat süreçlerinin getirdiği parasal maliyetlerin yanında o kadar düşük ki. Bunu yatırımcı işveren takdir edebilmeli.
Daha önceden çalıştığım bir inşaat mühendisi var, şu anda müteahhitlik yapıyor. Yine müteahhitlik yapan bir arkadaşının projesi için fiyat almışlar. Sonra bizden de fiyat aldılar. Biz proje hazırlama sürecini; ruhsat projeleri + uygulama projeleri şeklinde değerlendirdik. Elbette inşaat ruhsatının alınması ve sonrasında inşaatın başlamasıyla birlikte eş zamanlı sürecek bir çalışma temposu bu. Ruhsat aşamasından sonraki uygulama projeleri için de belli bir zaman talep ettik. Tabii tüm bu süreçleri yaklaşık 8 ay gibi hesapladık ve maliyetimize yansıttık. Diğer aldıkları teklifle bizim aramızda fark olmuş. Ancak işin şu kısmını görmek istemiyorlar. Eğer mesele rakamsa, ben 8 aylık bir süreçten bahsederken diğer teklifte öngörülen süreç 3 ay. Çünkü dertleri sadece inşaat ruhsatı için proje hazırlamak. Ne uygulama projeleri, ne imalat detayları, ne iç mekan tasarımları umurlarında. Yerinde nasıl yaparsan yap. 1/50'lerle sahaya inen bir düzen var. Elbette burada meslektaş olarak bizler de kendimizi sorgulamalıyız.
İşveren duruma genellikle tasarımcı kaprisi gibi yaklaşıyor.
Evet ama derdi iyi iş, nitelikli ürün olan birileri de var. Onlarla eşleştiğiniz noktada bunu hissediyorsunuz. Ama her zaman bu kadar lüksünüz olmayabiliyor. Mesela bir restoran projemizde, işveren, "ben buraya 60.000 lira kira ödüyorum, 1 ay daha beklemek gibi bir lüksüm yok. Tasarımı, uygulaması, her şeyi 1,5-2 ay içerisinde bitmeli" dedi. Sonuna kadar da haklı. Orada hiçbir süreç kaybına yer veremezsiniz. Projeleri ve süreçlerini biraz da kendi içinde değerlendirmek gerekiyor. İşin doğası neyse ona göre çözüm üretmek önemli. Mesela 8 ay proje süreci derken, ruhsat projelerini önceden hazırlıyoruz aslında. İnşaat başladığı noktada imalat projelerini, sistem detaylarını vs. hazırlamak istiyoruz, ondan keyif alıyoruz. İmalatçılarla birebir görüşmek istiyoruz. Belki biraz fazla savaş veriyoruz ama sonuç güzel oluyor. Aca Su o bakımdan hakikaten güzel oldu.