"Projelendirme hizmetlerinde genellikle kendi akranlarımızla çalışıyoruz"
Danışmanlık aldığınız firmalar var mı?
DT: Yaşımız genç olduğu için diğer disiplinlerden de yine bu yaşlarda arkadaşlarla çalışmayı tercih ediyoruz. Birlikte çalıştığımız inşaat mühendisleri ya benim sınıf arkadaşlarım ya da onlar vasıtasıyla tanıştığım arkadaşlar oluyor. Elektrik, makina mühendisleri de öyle. Genellikle üniversite kantininde beraber kahve, çay içtiğimiz arkadaşlarımız. Biz genç mimarlar olarak birtakım sorunlarla yüzleşiyoruz, kendi çabamızla bunların üstesinden gelmeye çalışıyoruz ama aynı sorunlarla mühendislik disiplinleri de karşılaşıyor. İş kalemi bazında payları, projelendirme sürecinde daha az olduğu için sorunları maddi anlamda bizden daha fazla olabiliyor. Dolayısıyla projelendirme hizmetlerinde genellikle kendi akranlarımızla çalışıyoruz. Bunlar mesai saati dışında, bir yerde kahve içerken de projeyi tartışabileceğimiz insanlar oluyor. Bu süreç daha sonra organik bir bağa da dönüşebiliyor. Çok yakın arkadaşlarımız haline gelebiliyorlar. Rakiplerimiz için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Mesela geçen sene rakibimiz olan arkadaşlarla birlikte haftada bir gün bir araya gelerek ana başlık olarak 'Genç Mimarın Sorunları', alt başlıklarda da büyük ölçekli sorunları hep birlikte tartışabileceğimiz ortamlar yaratmaya başladık. Bunun gibi başka planlarımız da var. Bunu sadece kendi disiplinimizle değil, diğer disiplinlerle de organik bağlar çerçevesinde ilerletmeye çalışıyoruz. Çünkü insan ilişkilerinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Birbirimize sürekli ‘Bey, Bayan’ şeklinde hitap ederek projeye çözüm aramaktan yana değiliz. Bazen öyle bir an oluyor ki bir kahve içerken ya da dostane bir sohbet sırasında bir şeyleri paylaşıyorsunuz. Hem tasarım anlamında hem de mühendislik anlamında bu böyle. Çünkü onların yaptığı iş de bir tasarım. Bazı projeler için yekpare bir çözüm üretmek zorunda kalabiliyorlar, bazı projelerde de özel çözümler gerektiren sorulara cevap arıyorlar. O yüzden bu organik bağın önemli olduğunu düşünüyoruz.
CS: Şu anda çekirdek kadro olarak dört kişiyiz ama bir yarışmada rakibimiz olan, iyi dost olduğumuz arkadaşlarımızla başka yarışmalara girebiliyoruz. Hem karşılıklı bilgi alışverişi hem de fikirle ilgili güç birliği oluyor. Bazen büyük ölçekli, bazen daha küçük ölçekli ama kısa zamanlı yarışmalarda bu tür ortaklıklara gidebiliyoruz. Birbirimizden çok şey öğrendiğimiz, emek ve bilgi paylaştığımız bir ortam oluyor. O yüzden mesleki hayatımıza farklı ekiplerle çalışarak devam ediyoruz.
"Bilgisayar teknolojilerinin alternatif üretmesindeki gücü daha önemli"
Jenerasyondan bahsetmişken, ofis olarak sayısal teknolojilerin kullanımına da önem veriyorsunuz. Bu anlamda hangi programları kullandığınızı öğrenebilir miyiz?
DT: Yüksek lisans tezlerimiz de bu konular çerçevesinde gelişti. Proje üretme esnasında kullandığınız programlar, arayüzler, yöntemler genelde diğer grupların da kullanımına sunulmuş standart şeyler olduğu için bazen fikrinizi anlatamayacağınız durumlar ortaya çıkabiliyor. O durumlarda kendi çözümümüzü kendimiz üretmeliyiz diye düşünüyorum. Teknik anlamda, belli arayüzler çerçevesinde kendi yazdığımız kodlar ve plug-in'lerle bunu yapıyoruz. Daha üst ölçekli disiplinlerarası tasarımlarda farklı disiplinlerin kullandığı programları da bileşke bir program halinde ilerletmeye çalışıyoruz. Aynı projeyle ilgilenen inşaat mühendisi arkadaşımla birlikte yapının mimari estetiğinin yanında taşıyıcılığını da test etme imkanı buluyoruz. Bunu de hep aynı arayüzde toplamaya çalışıyoruz. Sonuç olarak yapının mimari tavrı, mimari estetiğinden ziyade sistem tasarımında da bilgisayar destekli tasarım unsurlarını kullanıyoruz.
CS: Geçiş nesli olduğumuz için şanslıyız. Bizden önceki nesil, bilgisayar programlarına, iletişim teknolojilerine hakim değil. Buna ayak uyduranlar, uyduramayanlar var. Ben 2010 mezunuyum, Doğan 2009 mezunu. Biz el çizimini de gördük. O dönüşüm bizim dönemimizde oldu. Bilgisayara hakim olmamız çok büyük bir avantaj. Daha hızlı ilerleyebiliyoruz. Bizden birkaç kuşak öncesi yanına genç bir mimar alıp projeyi ona tarif ediyor. Duygular, düşünceler kağıda dökülürken arada başka bir kişinin olması, bu iletimin doğruluğunu sekteye uğratıyor. Düşündüğümüzü bilgisayarda birebir tasarlayıp çizdiğimiz için aradaki iletişim kaybını minimize ettiğimizi ve bunun bizim kuşak için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.
DT: Hesaplamalı tasarımın en büyük avantajı şu; kısa zamanda konvansiyonel yöntemlerle ürettiğiniz bir proje veya tasarımın bir kümesi varsa, bunun sınır değerlerini, eşiğini daha fazla artırma imkanı buluyorsunuz. Ürettiğiniz alternatifler ve bu alternatiflerin uygulanabilirliğini test etmeniz aslında birkaç alternatif üzerinden ilerlemenize sebep olabiliyor. Dolayısıyla birkaç tasarım fikriyle ortaya çıkıp iki üç alternatifle yarışmalara katılabiliyoruz. Bu anlamda bilgisayar teknolojilerinin, kullanım kolaylığından ve vakit kazandırmasından ziyade, alternatif üretmesindeki gücü daha önemli diye düşünüyorum.
Peki geleceğe dair hedefleriniz neler?
ZCA: Üçüncü senemizi doldurduk. Yarışma projelerimizi uygulamaya dökebileceğimiz ödüller almak istiyoruz.
CS: Hayata geçirebileceğimiz daha çok proje yapmayı hedefliyoruz. Bir yandan yarışmalara devam edeceğiz, onu bırakamayız ama uygulanmış yapılarımızın sayısını artacağı bir dönem olmasını diliyoruz.
DT: Genç mimarlar adına da, insanların biraz daha mimari anlamda bilinçlenmesini diliyorum. Özel sektörde muhatap olduğunuz müteahhidin, kat malikinin herhangi bir mimari birikimi, kültürü, ön bilgisi olmayınca gerçekten çok zorluk çekiyorsunuz. Bir noktada yapı ressamı olarak görülüyorsunuz. Özellikle genç olduğumuz için bu konuda çok sıkıntı çekiyoruz. Bu yüzden en büyük dileğimiz mimarlık kültürünün ülke genelinde yaygınlaşması. Bu konuda da herhalde en büyük sorumluluk size düşüyor.