Gökhan Avıcoğlu kimdir? Mimarlığa nasıl atılmıştır?
Ben bu işe kucuk yasta sanat odaklı başladım. Özellikle resim ve buna bağlı şeyler benim asıl ilgi alanımdı. Fakat gene ayni yaşlarda, antik kentlere yapılan yolculuklar sırasında, eskiden kentin parçası olan dokular arasında dolaştırılırken, her şey gözüme legolar gibi görünürdü. Dolayısıyla bende kentlere karşı bir ilgi uyandı. Sonrasında ise, kafamda mimar olmaktan öte bir fikir gelişemedi.
Üniversiteye gireceğim dönem, mimarlıkta, özel yetenek sınavıyla giriş uygulamasının kalkması üzerine, bir tür protesto olarak yükseköğrenim görmemeyi düşündüm. Çünkü dünyadaki nadir örneklerden biri olarak Türkiye'de, ülkenin hızlı ve çok sayıda yükseköğrenim görmüş insana ihtiyacı olduğu için, yetenek sınavsız, portfolyosuz mimar yetişiyordu. En baştan itibaren ‘ben bunu kendi başıma da öğrenebilirim' diye düşündüğüm için de, üniversite sınavlarına hiç hazırlanmadım ve herhangi bir okula girdim. (Gökhan Avcıoğlu Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden mezun oluyor) Açıkçası sadece diploma için okudum. Bununla birlikte lise yıllarından itibaren çalışmaya başladım. Öncelikle bir süre Akademi'de mimar olan dayımın yanında kaldım. Sonrasındaki okul yıllarımda da, bana daha iyi bir okul olan Bektaş Mimarlık'ta çalıştım. Bugün ise rahatlıkla söyleyebilirim ki, okul yalnızca bir diploma vermiyor, size bir çevre de yaratıyor, meslektaşlar kazandırıyor. Benim yaptığım çıkıntılık ise sadece benim hikayem, benim kendime çizdiğim yol. Bunu kimseye tavsiye etmiyorum, ‘böyle böyle yapın' asla demiyorum, denilmemeli de...
Mimarlık büronuz GAD'ın hikayesini anlatır mısınız? Global Arcihtectural Development, Gökhan Avcıoğlu Design'dan türemiş olabilir mi?
Bektaş Mimarlık'tan ayrıldıktan sonra, benim için önce serbest bir dönem başladı. Onu takip eden yıllarda Nevzat Sayın'la 1990-94 arası bir ortaklık kurduk. Birlikte bir iki proje yaptıktan sonra ayrıldık. 1994'ten GAD'ı kurduktan sonra işler gelisti. Ekipten Durmuş Dilekçi, GAD'ın belki resmi degil, ama bir tur genc ortagi oldu. Hatta New York büromuz açılldıktan sonra İstanbul GAD'ın yonetimini ona biraktik. Daha sonra da dışarıdan beraber iş yaptığımız Emir Uras ile ortaklıklarına ön ayak olduk. Biz daha yenilikçi ve yaratıcı bir ofisiz. Simdi ofis içinde buna benzer bir oluşum tekrar var. Bizim için önemli olan işin bu tarafı.
Büronun adı Global Architectural Development (küresel mimari gelişim), mimarlık aracılığıyla yaptığımız yerleşme ve yerleştirme işlerine işaret ediyor: planlama, kentsel planlama, yeni strüktürler, yeni sistemler...
Peki ya New York ofisiniz? Sizi böyle bir girişim adına cesaretlendiren neydi?
Bunu mümkün kılan değişen koşullardı. Bir yerden bir yere hareket etmedeki kolaylık, internet dünyasının sunduğu olanaklar böyle bir işi yapmayı mümkün kılıyor. Çünkü mimar olarak bir iş yapmak için bir yere yerleşik olmak gerekirken, artık mimarların ve mimarlığın ‘ gezebildiği' bir ortam var. O ortamın sunduklarına belki kolaylık denemez, ama olanaklılık denebilir. Bu bahsettiklerim, inşa etmekten ziyade, bilgi depolama, iş dünyasıyla ilişki kurma, geliştirme sistemlerine aşina olmak adına geçerliler.
Peki New York büronuzda, burada yaptığınız işlere benzer işler yürütmüyor musunuz?
Mimarlık benim için şu üç şeyden oluşuyor: teknoloji, yaratıcılık ve business; yani şirketin işlerliği, ticareti. Teknoloji elbette işi geliştirmekle ilgili bir alan. Fakat biz bu üç şeyi ayırmakla değil, bir araya getirmekle ilgiliyiz. Benim için esas olan bu, mimarlık adına ne yapılır, gerçekten bilmiyorum. Bu yüzden New York'ta biraz daha farklı projelerle uğraşıyoruz. Arazi geliştirme, yeni yerleşmeler ve programlama, bilgisayar programcılığı üzerine çalışıyoruz. Yani mimari altyapıyı geliştirmeye çalışıyoruz. Örneğin şu an, altyapısı iyi hazırlanmış hızlı kurulabilir yerleşim sistemleri üzerine çalışıyoruz. Daha çok prefabrik sistemleri geliştirmekle uğraştığımız söylenebilir.