Klasik Mimar-Müşteri Klişelerinden Uzak Bir 'Mimarlık Şirketi'

05 Şubat 2008

 

Paris'te, geliştirdiğiniz projeler olduğunu söylediniz. Özellikle yurtdışında, üstünde çalışacağınız projelerin peşine daima siz mi düşüyorsunuz, yoksa size gelen teklifler doyurucu oluyor mu?

 

Bizim elimizdeki proje listesi üç ayrı şeyden oluşuyor: Doğrudan bize ısmarlananlar, bir mimara ihtiyacı olup gelenler, gelişmekte olan bir projeye dahil olarak katkıda bulunduğumuz projeler, üçüncüsü ise hiç mal sahibi olmayan, bizim kafamızda kurduğumuz, yapıya ve yerleşmeye ait konular. Bunlar da bizim finanse ettiğimiz projeler. Bizim asıl farklılığımız bence burada ortaya çıkıyor. Klasik mimar müşteri ilişkileriyle çalışmıyoruz ve bu bizim mimar olarak tayin ettiğimiz konumla ilgili.

 

 

Bahsettiğiniz klasik ilişki kalıplarıyla neyi kastediyorsunuz? Siz bunu ne anlamda değiştiriyorsunuz?

 

Sözünü ettiğim, klişeleşmiş, ‘yapılabilir', ‘yapılamaz' şeklindeki mimar-müşteri sızlanmaları. Bunlar bizim ofisimizde olan şeyler değil. Biz müşterimize, "şurada bir olanak var, birlikte doğrudan inşa edelim" diye doğrudan proje önerisi, teklif götürebiliyoruz. Bunun bir sebebi de, hem müşteri kitlesi, hem proje, hem de finansman yaratmamız. Dolayısıyla tam anlamıyla bir işveren ortaya çıkarıyoruz. Asla iş bekleyen bir ofis değiliz. Gerekirse büyürüz, gerekirse küçülürüz ama iş bulamasak da kendimiz yaratırız. Belki de şöyle söylenebilir: Biz hancıyız, mimarlıktan yolu geçen herkes ise yolcu.

 

 

Tüm bu ilişkiler ağı içinde mimarlık ile olan ilişkinizi, mimarlıktaki tavrınızı nasıl tanımlarsınız?

 

Mimarlık, benim neredeyse bildiğim tek şey. Geçtiğimiz yüzyılda, moderniteyle birlikte bilgi alanlarında büyük bir değişim ve aynı zamanda bir bir sıkışma yaşandı. İşte ben bu sıkışmanın dışında durmaya çalışıyorum. İş dünyası, hayat şartları, savaşlar gibi çeşitli alanlar ve etkiler, mimarlığın bitimsizce şekil değiştirmesine neden oluyor. Ben de, mimarlıkla mücadele ediyorum. Ben mimarlıkla ölen birisi değilim, tam tersine onunla kavga ediyorum, sürekli onun şartlarını değiştirmeye çalışıyorum. Genel bir projenin şartlarını, imar kurallarını, belirli kalıplarda gelen her şeyi transformasyona uğratmaya, alternatiflerini üretmeye ve böylelikle repertuarımı geliştirmeye çabalıyorum.

 

Son yüzyıl içinde dünyanın, bilgi alanlarının ve dolayısıyla mimarlık mecrasının geçirdiği değişimlere değindiniz. Modernizm ile birlikte, mimarlık pratiği yürütülen işletmelerde de atölyeden firmaya doğru evrilen bir süreç izlendi. Siz bu anlamda hangi noktada duruyorsunuz?

 

Biz kesinlikle bir firmayız, tasarımı destekleyen ama dışında gelişen çok farklı parametrelerle uğraşıyoruz.. Bakın, geçen yüzyıl çok konsantre klişeler yaratıldı. Bunlar bir yandan uluslararası parametreler olarak, diğer yandan ise batılılaşma ile Cumhuriyet semalarında görünürlük kazanan parametreler olarak Türk mimarların kafasını karıştırdılar. Sonuçta modernite, yüklenen anlamlarını bir kenara bırakırsak, bir yönelim; birkaç kişi tarafından kurulmuş, adabı ve kuralları yazılmış bir stil. Her şey bu stille tarif edilecek, anlam kazanacak diye düşünmemek gerekirken, Cumhuriyetçilik ile Modernizm birbirine girmiş ve öğretilen klişeler meydana çıkmış. Sonuç olarak biz, profesyonel bir iş yeri olma özelliğimizi göz ardı etmeden, farkli düşünme potansiyelimizi de koruyarak, işimizdeki farklılığı besleyerek çalışıyoruz.

 

 


Gökhan Avcıoğlu, Mimarlık ve Diğer Lüzumlu Şeyler Üzerine
GAD'ın Mimarları
Ürünler ve Ödüller
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :