Özgüven Mimarlık bir aile şirketi; ağabeyiniz inşaat mühendisi, siz ise mimarsınız. Bu alana yönlemeniz nasıl oldu? Ailenizde başka mimar/mühendis var mıydı?
Uğur Özgüven: Hayır, ailemizde bu sektörden gelen yok. Kendi seçimimden bahsedecek olursam; küçükken babamla birlikte, arkadaşı mimar Yaşar Köroğlu'nun ofisine gitmiştik. Tabi o zaman bilgisayar pek yok. Beyaz masaların olduğu büyük bir salonda mimarlar kolları sıvalı, ellerinde kahvelerle çizim yapıyorlar. Bu çok hoşuma gitti. İlk defa o gün bu konuyla ilgili fikrim oldu ve "ben mimar olacağım" dedim. Ondan sonra da bütün eğitim hayatım boyunca başka bir şey düşünmedim. Sonra nasip oldu, Yıldız Teknik Üniversitesi'ni kazandım.
Sizin tercihinizde neler etkili oldu Özgür Bey?
Özgür Özgüven: Benim hikayem de benzer... Ortaokuldan sonra yazları çalışmaya başladık. Farklı sektörlerde de çalıştım ama inşaatta bir şeyler üretmek hep daha cazip geldi.
Özgüven Mimarlık öncesinde ikiniz de farklı yerlerde çalıştınız. Kendi şirketinizi kurma kararını nasıl aldınız?
UğurÖ: Aslen Mardinli, doğma büyüme Ankaralıyız. Üniversiteyi kazandıktan sonra İstanbul'a geldim. Mezun olduktan sonra da mesleki deneyim edinmek için çeşitli ofislerde çalıştım. Böylece akademik uygulamalar dışında piyasada yapılanları gördük. Bize göre eksik olan noktaları tespit edip, "bunun daha iyisini nasıl yapabiliriz" diyerek kendi ofisimizi açtık. Belki her şeyi bilmiyoruz ama bilmediğimiz şeyi nasıl öğreneceğimizi çok iyi biliyoruz. Bunun için yurtdışına gitmek gerekiyorsa gidiyor; gece gündüz çalışmak gerekiyorsa çalışıyor; eğitim, kurs almamız gerekiyorsa alıyoruz.
Yani "her şeyi bilen mimar" egosuna teslim olmuyorsunuz…
UğurÖ: Okulda bir hocamız; "öyle bir konuşacaksınız ki mimar olmayan anlamayacak" derdi. Bu, hem eğitim hem de meslek hayatım boyunca en karşı olduğum tavırdır. Sektörde bir rahatsızlık çıkarsa genelde bu egodan kaynaklı olarak biz mimarlardan çıkar. Bizden biri olabilmek, firmamızla çalışabilmek için en önemli kriter "sıfır ego"dur. Çünkü artık büyük projeler üzerinde çalışıyoruz ve bir yerden sonra egolar savaşmaya başlıyor.
İnşaat mühendisi bir ağabeyinizin olması da mimari dili diğer disiplinlere adapte etmede yardımcı olmuştur sanırım.
ÖzgürÖ: Aslında ikisi bir bütün... Uygulama yapamadığınız bir şeyi dile dökmenizin anlamı yok. Bu noktada çok iyi bir güç birliği var. Her türlü uygulama detayı çözümünde mimari birime destek veriyoruz. Bu da Uğur Bey'in dediği gibi bilmediğimiz şeyleri bile adapte etmeye önayak oluyor.