“Yedikule’de 1600 yıldır aynı toprak şekillendirmesiyle tarım yapılıyor”

16 Kasım 2018

Bir de kent aktivisti olarak dahil olduğun Yedikule Bostanları meselesi var. 

Bu konuda en güncel bilgiler, Açık Mimarlık’ta Arkeologlar Derneği Başkanı ve Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi üyesi Yiğit Ozar’la birlikte yaptığımız son programda mevcut. Yedikule Bostanları hâlâ tamamen çözülebilmiş bir süreç değil. İlk yanlış adımı (2013 yılında bostanların üzerine moloz dökülmesi) durduramasak da sonraki birçok müdahaleyi önleyebildik. Birkaç hafta önce Fatih Belediyesi otopark yapmak üzere buraya mıcır döktü. Bu noktada mahallelinin alanda nöbet tutması etkili oldu. Biz de Alan Yönetimi Başkanlığı, İBB ve Arkeologlar Derneği ile iletişim halinde kalarak bu uygulamayı bilmeyen kurumları haberdar ettik. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Tarihi Yarımada’nın en önemli parçalarından olan Kara Surları ve onun tampon bölgesi içinde, Anıtlar Kurulu’ndan izin alınmadan herhangi bir müdahalenin yapılması yasak. Fatih Belediyesi’nin otopark yapma ihtirasından bahsettiğimizde, Alan Yönetim Başkanlığı’nın da İBB’nin de haberi yoktu. Bu bağlantıları sağlayarak süreci durdurabildik. Arka sokağa bir parça asfalt dökülmüştü, bostanın üzerinde şu anda herhangi bir şey yok fakat mıcırları orada bıraktılar. Yani her müdahale kötü bir tortu bırakıyor. Moloz vardı, şimdi üstünde bir de mıcır var. Öncelikle bütün bu katmanları alıp, alttaki bereketli toprağı tekrar havayla buluşturmak şart.

Tarihi Yedikule Bostanları Koruma Girişimi'nin düzenlediği İstanbul'un Marul Bayramı'nın afişi

Kent içindeki tarım alanları o kadar sınırlı ki yok etmek bir yana, artırılması gerekiyor.

Evet üzerine moloz ve mıcır dökmektense daha fazla bostan için açık alan yaratılması gerekiyor. İstanbul bu konuda çok problemli bir şehir. Nüfus çok büyük ve yapı yapma ihtirası çok fazla. Yeni inşaat, icraat yapmak üzerine kurulu agresif bir belediye geleneği var uzun yıllardır. Korumak veya yeni açık alan yaratmak gibi bir icraata sıcak bakmıyor belediyeler. Tabi insan bostan arazisine bir şey yapılması mümkün değil diye düşünüyor ama oradaki çelişki şu; burası bir sit alanı fakat aynı zamanda belediyenin yenileme alanı diye ilan ettiği bir yer. Zaten bir arada olmaması gereken ve kendiyle çelişen iki katmanla uğraşıyoruz. Dolayısıyla bostanların yenileme alanından çıkartılması; koruma alanı olarak ilan edilmesi; bostanlar ve bostancılığın somut olmayan kültürel miras olarak tescillenmesi, bostancıların bir meslek olarak kabul edilmesi ve teşvik edilmesi gerekiyor. Belediyenin de o bostanlara her türlü belediyecilik hizmetini (çöpünün alınması, ortam düzenlenmesi vs.) sağlaması gerekiyor.

Bilgi Üniversitesi Bahar Atölyeleri kapsamında gerçekleştirilen "Bostanity" projesi

İstanbul’da başka bostanlar da var ama Yedikule’nin durumu diğerlerinden biraz farklı sanırım...

Roma Bostanı, Kuzguncuk Bostanı, Piyalepaşa Bostanı, Yedikule Bostanı; bunların hepsi çok farklı özelliklere sahip bostanlar. Bostancılığı 1600 yıldır gelenek olarak icra ettirebilen tek örnek ise Yedikule Bostanı. Bizim bu konuda kırmızı çizgimiz var; bostancısız yeşil alana ya da bostancısız tarım üretimine bostan demiyoruz. Permakültür bahçesi, hobi bahçesi ya da kamu bahçesi yapabilirsiniz, hepsi çok güzel ama bostancılığı meslek olarak çıraklarına ileten bir erbabın olmadığı bostana biz bostan demiyoruz. O sadece isimde kalıyor. Bostancısız bostan olmaz.

Sürdürülebilirliğinin olması gerek, hobi bahçesi adından da anlaşılacağı gibi daha geçici bir şey.

Elbette, bostancılık 1600 yıldır imparatorluklardan kesit alan, etnisitelerden kesit alan bir zanaat, bir meslek. Önce Bizanslılar yapıyor, ardından Ermeni ve Rumlar yapıyor, ardından Arnavutlar yapıyor şimdi Kastamonu Cide’liler. Ürünler mutfaklara bağlı olarak değişse de bunu aynı toprak şekillendirmesiyle yapıyorlar. Çünkü bu, kent içerisindeki küçük toprağı hızlı çevirme üzerine kurulu bir sistem. Burada buğday veya arpa yetiştiremezsiniz ama roka, maydanoz, dereotu, kabak, lahana, pazı, karalahana hızlı üretilebilen sebzeler. Bu çok kıymetli bir bilgi. Bu pratiği korumadan o pratiğin ürettiği üretken peyzajı korumak mümkün değil çünkü o peyzajı o pratik yaratıyor. Dolayısıyla burası kesinlikle bostan olarak korunmalı derken, sadece yerin korunmasından bahsetmiyoruz, hobi bahçesi ya da permakültür bahçesi olarak korunduğunda bostan özelliğini yitirmiş oluyor. Bizim en çok üzerine titrediğimiz mevzu bu.


Kurucu Aslıhan Demirtaş ile...
Tasarım Ekibi ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :