“Bizi İstanbul'a getiren Karahayıt projesi oldu”

16 Kasım 2018

New York’taki bu zengin ve çokdisiplinli çalışma ortamının ardından İstanbul’a gelmeye nasıl karar verdin?

Aslında ne İstanbul’a gelmeye, ne de burada kalmaya niyetim vardı. Denizli, Karahayıt’ta bir termal tesis projesi almıştım! Pamukkale’deki su, taşları nasıl beyazlatıyorsa Karahayıt’tan çıkan termal su da çevreyi pas rengine boyuyor. Çünkü içerisinde yoğun miktarda demir var. Bu projede enteresan bir işverenimiz vardı. Termal tesis bir ara hastaneye dönüşüverdi, arada hastane dahi tasarladık (gülüyor). Otel ve devremülk villaların yer aldığı büyücek bir projeydi. Çok da güzel bir arazisi vardı. Yapılsa büyük olasılıkla bizi çok mutlu edecek bir proje olacaktı. Fakat çeşitli sebeplerden dolayı hayata geçirilemedi. O projeyi New York’tayken almıştım ve oradan yürüteceğim konusunda mutabıktık. Fakat bir süre sonra işveren “mimar ta New York’ta” gerçekliğinden huzursuz olmaya başladı.

Aslında internet üzerinden de görüşme imkanı var.

Bu tamamen zihniyetle ilgili bir mevzu. Mesela Katar projesini New York ofisinden yaptık. Planlanmış toplantılarla işler yürütülüyordu. Keza Japonya projesinde de öyle. Zaten I. M. Pei gibi global mimarlar çoğunlukla bu şekilde çalışıyor. Ben kendimi global mimar olarak tanımladığım veya bu metoda inandığım için söylemiyorum fakat ofisiniz İstanbul’da olsa da başka bir kentte proje yaparken her zaman orada olmanız mümkün değil. O zaman zaten ‘şehir mimarları’ olurdu, hiç kimse yerinden kımıldamazdı. Böyle bir sorunla karşılaşınca, arada gelip gideceğim bir İstanbul ofisi açmaya karar verdim. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu iki senenin sonunda New York’taki evim, ofisim, her şeyim duruyordu. Yani bizi buraya getiren Karahayıt projesi oldu.


Kurucu Aslıhan Demirtaş ile...
Tasarım Ekibi ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :