“1997’de el sıkışarak anlaştığımız bir projenin bugün yeniden yarışmaya açılmasını, bizden çalınmış bir fırsat olarak görüyoruz”

07 Mayıs 2010



Bahsettiğiniz yatırımcılar, yerli yatırıcımlar değil mi?


DTD: Elbette... Bünyamin'in de söylediği gibi, o zamana kadar güzel işler yapmıştık ama güzel işleri, mimar arkadaşlarımızla veya yarışmalar aracılığı ile yapıyorduk. Ama yarışmalarda da şu sıkıntı var: Kazansanız da onun hayata geçme süreci çok sıkıntılı oluyor. Örneğin bizim yarışma yoluyla projelendirdiğimiz bir yapının temelleri atıldı ve o noktada kaldı. Bir diğerinin kabası çıktı ve devam ettirilmedi. Buna tamamen o yarışmaları açan devlet kurumlarının ya da yerel yönetimlerin karar ve tasarruflarındaki değişim sebep oldu. İzmir'de yaptığımız bir kültür merkezi projesi vardı. Şimdi aynı arsa, benzer işlev ile yarışmaya açıldı. Ama o yer aslında 1994 yılında da yarışmaya açılmıştı ve çok güzel projeler seçilmişti. 1997'de biz masaya oturup onlarla el sıkışmıştık. Projeler çizildi ve temel atıldı. Ardından da yerel seçimler sonrasında gelen yönetim, böyle bir yatırım için kaynaklarının bulunmadığını söyledi. Seneler sonra, bizim tamamlanmış projemize ve başlanan inşaat işlerine rağmen benzer, kardeş bir program ile yeniden yarışma açılıyor. Ha, biz bu haberi yeni kuşak adına olumlu karşıladık. Ama şöyle de bir durum var. Biz 1998 senesinde, şu anda olduğumuzdan 12 sene daha gençtik. Öyle bir deneyimi yaşamış olmak belki de bizi çok daha ileriye götürürdü. Dolayısıyla bunu, açıkça bizden çalınmış bir fırsat olarak görüyoruz. En azından bu projenin yine de yarışma yolu ile elde edilmeye çalışılması güzel.



Peki şu anda bulunduğunuz noktadan nasıl daha farklı bir yerde olabilirdiniz sizce?

BD: Bir şeylere 30 yaşında elde etmek ile 40 yaşında yaşamak arasında büyük fark var. Her şeyden evvel daha çabuk olgunlaşıyorsunuz. Teknik problemler ile daha erken yüzleşiyorsunuz. Şayet 25 yaşında hata yaparsanız kabul görüyor ama 40 yaşında yaptıklarınız kabul edilmiyor. Artık genç mimar olma yaşını aşmış oluyorsunuz çünkü...

DTD: Bir de referanslarınız oluşuyor. O yaşta bu ölçekte bir bina yapmanız, referanslarınıza büyük katkı sağlıyor. Dolayısıyla bu fırsatın etkisi de çift taraflı oluyor. Hem sizin mesleki gelişiminiz açısından kişisel yönden, hem de iş bitirme açısından dolaylı yönden o fırsat kaçmış oluyor. Belki –geç de oldu güç de oldu ama- yine de bir yerlere gelindi demek lazım.

Sorunuza geri dönersek: Sektörel hareketlilik ve arayışın bizi buluşturduğu yatırımcılar ile ufak ufak başlayan o beş-altı sene önceki çabalara ilk örnek, bizim için "motor" olduğunu ifade edebileceğimiz 212 Alışveriş Merkezi projesi oldu. O, hem bizim ofiste iki seneye yakın bir süre içerisinde sayısal artışımızı hem de geleceğe yönelik umut taşımamızı sağladı. Yani bizi destekledi. Ortaya çıktığında da o uzun mücadele ve zor günler unutuldu, yüzler güldü. Ama sonuç da fena olmadı, değil mi? (gülüyor)



BD: Olmadı! Deneysel bir şey oldu bizim için.

DTD: Ayrıca bu deneyim ve keyif bu büroda olup, o projeye eli değmiş bir çok insan için de önemliydi. Sadece Bünyamin Derman ya da Dilek Topuz Derman için değil...

BD: Evet, büroya mal olmuş olması önemliydi. Bir de şöyle düşünün: Ben yıllarca başka ofislerde ya da başka mimarlarla bu büronun dışında birçok projeye imza attım. Yüksek yapı çizdim, alış-veriş merkezi de yaptım, 300.000 m2'lik yarışma da kazandım. Bazen ismim anılmadı ya da yazılmadı. Tabii ki üzücü… Ama elde ettiğim deneyimi kimse benden alamadı. Demek istediğim bu büroda yapılan işler bütün büronun deneyimi oluyor.Burada beraber olduğumuz arkadaşların bir gün kendilerine ait büroları olduğunda, bu iş onlar için de iyi bir referans olacak diye düşünüyorum.


DB Mimarlık'ın Uzun Ama Bir O Kadar da Kısa "Tarih"i
Bir Mimarlık Ofisinin Potansiyelleri Neler Olabilir?
Mimarlık Üretiminin Türkiye'de Görülmeyen Yüzü, "Yönetim" Üzerine
Ve Dumankaya Reklamından Sonra...
"Çalışma Arkadaşları" Neler Dediler?
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :