“Bundan sonra reklam bütçemiz olmalı mı? Bundan sonra DB Mimarlık’ın kurumsallaşma adına yapacağı bir çok şey olmalı”

07 Mayıs 2010

Dumankaya Modern reklamlarında belirmenizden sonra şunu sormak istiyorum: Mimarlığın pazarlama ve reklamasyonu ile aranız nasıl acaba?

BD: Bugüne kadar hiçbir reklam yapmadık. Web sitemiz bile 2005'ten beri olduğu gibi duruyor.

DTD: Şimdiki ofisimize geçmeden önce yaptırmıştık internet sitemizi. Ama sonra kendimizi işe öyle bir kaptırdık ki, ihmal ettik. Biraz da hadi şu binalar bir çıksın ortaya dedik.

BD: Bugün artık, "Ben reklamın önemsiz olduğunu düşünüyorum" demek sanırım pek de mümkün değil. Ama "Kötü olsun; haber, haberdir" gibi bir düşünce de taşımıyorum.

DTD: Biz ailelerimizden, kişisel hayatta ve meslekte tevazuun, insanın en büyük kazanımı olduğunu öğrenmiştik. Öyle yetiştirildik. Ama şimdiki dönemin geçerli akçeleri hakikaten değil bunlar.

BD: Yüzde yüz değil! Kendinizi nasıl ifade ettiğiniz, giyim kuşamınız ve hatta hangi arabayı kullandığınız bile bugün o kadar önemli ki…

DTD: Akşehirli Nasrettin'in "Ye kürküm ye" lafının ne anlama geldiğini, çok uzun yıllar sonrasında böyle anlıyorsunuz. (gülüyor)



BD: Bunlardan niye bahsediyoruz? Aslında Dumankaya'ya yaptığımız daha önceki birçok projenin hiçbirinin tanıtımında bugüne kadar "DB Mimarlık ürünüdür" diye yazılmamıştı. Ta ki reklam grubunun "Artık tasarımcıları ön plana çıkaralım" demesine kadar… Yoksa biz, onlara gidip de reklama çıkmak istediğimizi falan söylemedik. Öte yandan Avrupa'da mimarın kendi reklamını yapmasının yasak olduğunu biliyorum. Zaten"Mimar yaptığı işlerle anılmalıdır" Ama burada iş o kadar bu güzergahtan çıktı ki! Magazin sayfalarında ünlü mimarlar var mesela. "Bu ülkede ne kadar çok ünlü mimar var" diye düşünüyor insan. Hatta medya ilişkileri anlamında profesyonel hizmet alan mimarlar da var. Her aldığı ödülü gazetelere yollayanlar da… Ödül güzel bir şeydir tabi; ama her ödül "büyük ödül" değildir. Biz ise bu kadar iş yaptık; bir reklama çıktık, gerçekten de herkes bizi tanır oldu. İş yaptığımız başka firmaların sahipleri de bu durumdan çok memnunlar. "Ne kadar iyi oldu bak. Sen de bu aracı artık kullanmalısın" diyenler çok oldu. Gerçekte ne fark etti ki? Belki de tüm bu araçlar şu işe yarıyordur: Bakın, biz ünlü bir firmayız. Şu ödüllerimiz ve şu işlerimiz var. Dolayısıyla da fiyatımız budur.

DTD: Tüm bunlar, Amerikan kültürünün ürünüdür demek ne kadar iddialı bir ifadedir bilmiyorum ama ,pazarlamayı akademik boyuta taşıyan ve en iyi yapanlar onlar. Bunun en güzel örneği de kendi kültürlerini bir küresel kültür olarak tüm dünyaya yaymalarıdır aslında. Reklam bombardımanı pazardaki alıcı için seçme özgürlüğü olarak yorumlanacağı gibi başka bir bakış açısıyla da bir bulanıklık, karmaşa ve kirliliktir. Kirliliği illa ki kötü bir şey olarak söylemiyorum. Ama nasıl, dünyanın en güzel sesleri bir arada gürültü gibi duyuluyorsa, o karmaşada da iyi ve kötü çok iyi ayırt edilemiyor. Öyle çok enformasyon geliyor ki, hangisi değerli, hangisi şişirilmiş ayırtını yapamaz hale geliyorsunuz. Tüm bunlar ne kadar güvenilir, o da tartışılır. Medyanın kendilerine gelen haberleri araştırması ve kontrol etmesi, belki bu kirliliğin bir parça asgariye indirilmesini sağlayabilir. Bence, her şeyde olduğu gibi bu konuda da doyum noktasını geçip bir noktada kişisel arınmaya gideceğiz. Ama şimdilik, biraz daha bulanıklığa devam…

BD: Zaten ben meşhur olsam ne olacak? Biz, bu reklamı da büromuz için faydalı olur diye kabul ettik. Daha çok iş alalım diye değil ki… Bakın, o reklamdan sonra bize ekstra iş gelmedi hiç. İş patlaması falan olmadı.



Kişisel anlamda farklı bir deneyim değil miydi bu reklam? Hiç mi keyif vermedi?

BD: Valla, çocuklarım için farklı oldu. "Bak, babam televizyona çıkmış" dediler. (gülüyorlar) Reklamların faydaları da oluyor hani… Bazı arkadaşlar "Hocam, sizinle bir görüşelim" diye aradılar. Hiç aramayan, yıllardır görüşmediğim arkadaşlarım ulaştılar bana reklamdan sonra. Hafıza tazeliyor yani. Özetle, gazetede-televizyonda çıkmanın böyle bir avantajı var. (gülüyor)

DTD: Ben bu reklamın asıl Dumankaya'ya farklılık getirdiğini düşünüyorum. Her ne kadar reklam grubunun önerisi olsa da, firma yönetiminin bu fikri kabul etmesi onların, farklı bir şey yapma arzularının ne kadar gerçek olduğunu ortaya koyuyor. Aynı zamanda, kendileri ile birlikte çalışan grupları da markalarının yanına almış oluyorlar; önemli de bir şey yapmış oluyorlar. Çünkü genelde bir marka vardır ve o markayı kimlerin oluşturduğu pek bilinmez. Biz de sayelerinde meşhur olduk! (gülüyor) Dediğimiz gibi, biz bugüne kadar bu anlamda bir girişimde bulunmadık. Böyle bir bütçemiz de olmadı. Bundan sonra olmalı mı? Bundan sonra DB Mimarlık'ın öncelikle kurumsallaşma adına yapacağı bir çok şey olmalı."

BD: Şu reklam konusunu bağlarken ben bir anımı anlatayım: Biz uluslararası bir yarışma kazandık. Ama o zaman şimdiki gibi mimarlık yayınları yoktu. "Kardeşim, kaç kişi içinde birinci olduk! Bunu bizim sunmamız lazım" diye düşünüyoruz. Düşünsenize, bir ödül alıyorsunuz ama duyuramıyorsunuz. O zamanlarda çok zordu bunlar… Kaç kişi arasında hele ki uluslararası bir platformda ülkeyi temsil ediyorsunuz, kimsenin haberi yok! Hala da yok! Biz 70'e yakın ödül almışız. Kim bilir bunu? İnternet sitemize girip "Acaba hangi ödülleri almışlar" diye bakanlar ancak…


DB Mimarlık'ın Uzun Ama Bir O Kadar da Kısa "Tarih"i
Bir Mimarlık Ofisinin Potansiyelleri Neler Olabilir?
Mimarlık Üretiminin Türkiye'de Görülmeyen Yüzü, "Yönetim" Üzerine
Ve Dumankaya Reklamından Sonra...
"Çalışma Arkadaşları" Neler Dediler?
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :