Kapitalizmin'in İstanbul'daki Yankısı

09 Ocak 2009


Silahtarağa Elektrik Santrali (Restorasyondan önce)

Endüstriyel kentlerin hızla büyüdüğü, sermaye birikimine paralel olarak da kentlerin alt yapının, ulaşım ağının yavaş yavaş güçlenmeye başladığı 19. yüzyılda, geçmişi tarih öncesi dönemlere dayanan İstanbul üzerinden Osmanlı'nın endüstrileşme çabaları kendini götermeye başlar. Osmanlı'nın İngiltere üzerinden ticari olarak dışa açılmasıyla birlikte İstanbul'un yaşantısında da önemli değişiklikler olur. Bir Bizans kenti görünümünden çoktan uzaklaşmış, dar ve kıvrılıp bükülen yollarıyla, ahşap evleriyle tam bir Osmanlı kent dokusuna kavuşan İstanbul'da yeni kentsel merkezler oluşur ve yeni altyapı çalışmaları başlar.

Aslında Avrupa'da yaşanan Endüstri Devrimi ile, onun Osmanlı'daki yankısı farklı olsa da Osmanlı'nın önemli bir hammadde alanı ve teknoloji transferi yapmak için de son derece uygun bir ülke olması İstanbul'un İngiltere üzerinden Avrupa kapitalizmine eklemlenmesine sebep olur. Bu yüzden Avrupa'da gördüğümüz 19. yüzyılın yoğun sanayileşme girişimleri, özellikle başkent İstanbul'u, hem kentin konumu açısından, hem su ile ilişkisi, demiryolu ile bağlantısı açısından, hem de kontrol mekanizması açısından tercih edilen bir yer haline getirir.

Tersten bir okuma yapacak olursak, kapitalizmin kentlerinin büyük bir hızla geliştiği 19. yüzyılda İstanbul'da kentsel anlamda yaşanan gelişimler, Osmanlı'nın endüstrileşme hamlesi hakkında bir fikir verir. Hangi ülkeyle siyasi ilişki içindeyse o ülkenin teknolojisini kullanan ve özellikle 19. yüzyılda endüstri tesislerinin kimi, Levantelerin oluşturduğu zanaat kültürünün zemini üzerine yabancı sermayeyle, yabancılar tarafından kimi ise devlet eliyle inşa edilen Osmanlı, geriye belki de dünyada izine zor rastlanan karma / kararsız bir endüstrileşme çabası bırakır.

Kısacası, teknolojiyi ve bilgiyi transfer ederek de olsa İstanbul üzerinden Osmanlı'nın endüstrileşmesi, dünya şehri olarak kabul gören İstanbul'a planlama, alt yapı, ulaşım çalışmalarının başlaması anlamında olumlu olarak yansımış olsa da 20. yüzyılın başlarında başta "başkentlik" vasfını kaybettiği için İstanbul gözden düşer.

Büyük Buhran'da ülkenin kendi içine dönme stratejisinin bir sonucu olarak İstanbul'un küçülmesi, 1950'lerdeki sanayi hamlesiyle son bulur. 1980'lere kadar küçük sermayenin kenti olan İstanbul, 1980'lerde uygulanan neoliberal politikalar ile birlikte dünya kenti olma yolundaki yarışa katılır. Bu tarihten sonra büyük sermayenin izlerinin rahatlıkla takip edilebildiği İstanbul, 2001 krizini gayrimenkul sektörü ile aşarken, AVM'lerin gözden düştüğü son dönemde kentsel dönüşüm projelerinden başını kaldıramaz hale gelir.

 


ŞPO İstanbul Şube Başkanı Erhan Demirdizen
İMO İstanbul Şube Genel Başkanı Cemal Gökçe
Kent ve Kapitalizm
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :