"Kentsel kriz" kavramına yabancı olmak şöyle dursun, kriz halini özümseyen ve bununla birlikte yaşamaya alışan İstanbul'un, bütün dünyayı bunaltan ekonomik krizle nasıl başa çıkacağı merak konusu. İstanbul'un sermayeye bağımlılığı akıllarda soru işaretleri bıraksa da, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Erhan Demirdizen İstanbul'un krizine reçete yazmanın yolunun, öncelikle İstanbul'u tanımaktan ve tanımlamaktan geçtiğini söylüyor.
Sermayenin krizinden önce, İstanbul'un içinde bulunduğu "kentsel kriz"den biraz bahsedelim isterseniz?
Özellikle yıldızı yeni parlayan ülkelerde kriz durumu kentlerin yönetilemez, planlanamaz hale gelmesidir. Bir ülkenin yıldızının parlaması, ülke içindeki belli merkezleri çekim odağına dönüştürmesi bakımından önemlidir ve bu da yeni sorunlar demektir. Bizim yaşadığımız da benzer bir sorun olduğundan, "Türkiye'de kriz" denilince aklımıza önce İstanbul geliyor.
İstanbul, Türkiye'nin küresel sisteme entegre olmasıyla birlikte dünyaya tutunduğu nokta oldu. Bir arkadaşımın benzetmesi vardır: Küresel dünyayı bir tür çamaşır ipi gibi düşünürsek, Türkiye tek koluyla bu ipe tutunuyor. Bu kol, İstanbul. Dolayısıyla İstanbul sürekli gerilirken o gerginlik hem bünyeye, hem de ipe yansıyor.
Kanadalı bir araştırmacı olan Simon Black, bir makalesinde "Yeni ekonomik kriz, bir kentsel krizdir" diyor ve bizim "kentsel kriz" başlığı altına incelediğimiz problemleri ve çelişkileri anlatıyor.
Biz ekonomik krizden önce O'nun söylediklerinin yanı sıra kentteki toplumsal eşitsizlikleri, insanların yoksulluğunu, ırk ayrımcılığına dayalı kentsel problemleri, gerginlikleri, kaosu görerek bir "kentsel kriz" tanımını yapıyorduk. Kriz denilince aklımıza İstanbul'un aşırı artan nüfusu, nereden nereye kadar olduğunu bilmediğimiz sınırları geliyordu, ta ki ekonomik krize kadar.
Ekonomik krizin, kente yansıma halini nasıl tanımlıyorsunuz?
Ekonomik krizi, oyunun tıkanması ve kartların toplanmasına benzetebiliriz. Ama tekrar dağıtılmak üzere toplanıyor kartlar. Krizden sonra yeniden dağıtılıyor. Burada krizden tümüyle kayıpla çıkanlar olduğu gibi, krizi fırsata dönüştürenler de oluyor. Kriz sonrasında eline iyi kart gelenlerin kentin hayrına işler yapmasını dilemek, bunun için mücadele etmek gerekiyor.
Peki, bu ekonomik kriz döneminde İstanbul'u neler bekliyor?
Kriz döneminde finans, bankacılık ve İstanbul'u bambaşka noktalara sürüklemiş olan gayrimenkul sektörünün faaliyetlerinin daralması gibi beklentiler var. Bana göre İstanbul'un krizden az hasarla çıkabilmesinin yolu, sıcak para akışına dayalı olmayan faaliyetlerin, yani üretim faaliyetlerinin teşvik edilmesinden geçiyor. Yani biraz ülkenin genel durumuyla ilgili İstanbul'un çaresi de. Ama onun dışında İstanbul ile ilgili spesifik bir şey söylemek zor. Çünkü zaten kentsel anlamda bir kriz halinde olan İstanbul'a doğru gelen yeni bir kriz dalgasının etkisini zamanla anlayacağız.
Türkiye'nin bu konuda bir reçetesi var mı?
Hayır, yok. İstanbul geçmişten beri deneme yanılma yöntemiyle yolunu bulmaya çalışan bir kent oldu. Hiçbir zaman öngörülmüş, planlanmış bir kent olmadı.