Endüstri Devrimi'nin doğrudan sonucu olarak ortaya çıkan fabrikaların, kentsel alanlara yığılmaya başlamasıyla birlikte, kentlerde büyük bir yapısal değişim meydana geldi. Değişen ekonomik modele paralel olarak bir yandan kentler sanayileşmeye adapte olmaya çalışırken, diğer yandan da kapitalizm Manchester, Chicago, Detroit, Pittsburgh, Essen ve Dortmund gibi yeni endüstriyel kentler doğurdu. Buhar gücünün kullanılmaya başlanmasıyla birlikte fabrikaların akarsu kenarlarına kurulması zorunluluğu ortadan kalıp, endüstri daha çok kömür havzalarına doğru yaklaştı ve kısa süre de hiçbir önemi olmayan yerler kasaba, kasabalar da şehir oluverdi.
Kapitalizm yarattığı, bu kalabalık ve kirli endüstriyel kentlerle birlikte, kır-kent çelişkisini çözmek şöyle dursun, bu çelişkiyi daha da derinleştirdi. Kır-kent arasındaki denge alt üst olunca, daha önce üretimle; özellikle de tarımsal üretimle belirlenen toplumsal yapının karakterlerin değişti.İnsan topraktan koptu; üretimin merkezi kırsal alandan kentlere, tarlalardan fabrikalara doğru kaydı. Buna bağlı olarak da tüm fiziksel çevre yeni baştan örgütlendi...
Mekanları kendi çıkarları doğrultusunda; sermayenin birikimini arttıracak şekilde düzenleyen kapitalizmin 18. yüzyıldaki mekansal düzenlemeleri arasında dolaşıma bağlı olarak demiryolu ağının genişlemesi, tren garlarının yeni gelişen kentlerin simgesel yapıları olarak inşa edilmeleri, farklı bölgeler arasındaki iletişimi sağlayacak büyük bulvarların açılması sayılırken, işçi mahallelerinin alt yapılarının düzenlenmesi gibi yoksullara yönelik mekansal uygulamaların olmaması kent-kapitalizm ilişkisini kabaca ortaya koyar.