"Segregation"dan "exclusion"a

01 Nisan 2009



Kentsel yoksulluk kavramı ile başlayacak olursak...

Yoksulluk her zaman tartışılan bir konu olsa da özellikle ‘80 sonrasında daha da umutsuzlaşarak gündemdeki yerini korudu. Daha önceleri insanlar arasında, gruplar arasında,  sınıflar arasında ya da sınıf içi katmanlar arasında eşitsizlikten bahsederken yani "segregation / ayrışma" kavramını kullanırken, şimdi "exclusion / dışlanma" kavramını kullanıyoruz.

Farklılıkların, bir şekilde var olma stratejilerinin sağlanabildiği kentte ayrışması daha nötr bir kavram. Yani ayrışmada insanların belli kanallara ulaşabildiği ve o kanallar yoluyla da o yoksulluklarıyla baş edebildiği –kötü bir laf ama- sürdürülebilir bir yoksulluktan söz ediyoruz. Fakat ‘80lerden sonra yoksulluğun yoğunlaştı ve biz şimdi kentlerde umudunu yitirmiş bir kitle ile karşı karşıyayız.

Eskiden, kırdan kopan nüfus büyük umutlarla kente gelirdi ve kente gelen bu insanlar az kazanıyor olsalar bile "göreli refah hissi" duyarlardı. Göz konusunda da kentte yaratılan iş imkanları bir tür çekim oluştururdu. Fakat hala yoğunlaşarak devam eden göçlerde etkili olen kentlerin çekiciliği değil kırın iticiliği.

Kırların itici güç olmasında uluslararası firmaların tarım sektöründeki tekelleşmelerinin doğrudan etkisi var değil mi?

Evet, bu itici gücün oluşmasının en büyük faktörü dünya genelinde tarım sektörünün çökmüş olması. Uluslararası firmalar özellikle tarım sektöründe daha tekelci bir pozisyon alıyorlar.
Tohum üretmekten tutun da üretimdeki maliyetlerin düşürülmesine kadar tarım alanında yaşanan bu tekelleşme çiftçilerin ve küçük çiftliklerin yaşam şansını ortadan kaldırmış durumda. Bunun yanına iklim değişikliği, kuraklık ve iç savaşlar gibi pek çok etken de eklenince, kente doğru göç artıyor. Bunun yanı sıra kuraklık, iklim değişikliği ve iç savaşlar gibi çok çeşitli nedenlerle belli bölgeler terk ediliyor ve kentlere yoğun göçler devam ediyor.

İnsanlar eskiden olduğu gibi umut içinde değil, büyük bir çaresizlikle kente geliyor. Paris örneğinde olduğu gibi kentte isyanların çıkması, yoksul mahallelerdeki reaksiyonlar bu umutsuzluk ile ilgili. Çünkü umut taşıyan insanlar, sistemden hala elde edebilecekleri bir şeyler olduğu için sistemle daha barışık olabiliyorlar. Umut kaybının olduğu durumlarda ise şiddet eğilimi ve toplumsal hareketler başlıyor.

Mike Davis, "Gecekondu Gezegeni"nde üçüncü dünya ülkelerindeki kentleşme oranının, endüstri devrimi ile beraber ortaya çıkan kentlerin oluşum hızından çok daha fazla olduğunu söylüyor...

Evet, Davis bütün geç kapitalistleşmiş ülkelerde azmanlaşarak büyüyen kentlerin ortaya çıktığını ve böyle giderse de 2050'de dünya nüfusunun neredeyse tümü kentlerde olmak üzere 10 milyara çıkmasının beklendiğini ifade ediyor. Ayrıca bu artışın yüzde 95'inin de az gelişmiş ülkelerin kentlerinde ortaya çıkacağını söylüyor Davis.

Yani kentler birbirleriyle bütünleşecek ve büyük kent ağları ortaya çıkacak; yoksul nüfus bu kent merkezleri arasında kalan alanlarda öbekler halinde, çok kötü koşullarda yaşayacak ve kent merkezlerinden dışlanan sanayi alanlarında istihdam edilecek. Yeni göç eden nüfus, kente hiç sokulmadan kent dışı alanlara atılacak. Bu insanlar iş olanaklarına göre yer değiştirecekleri için göçebe olacaklar ve yaşadıkları yerle kendi aralarında bir bağlılık oluşturamayacaklar. Bu henüz bizim tanımadığımız bir kent oluşumu.

Gecekondu Gezegeni'nde Hindistan'a dair bir takım veriler var ve kitaba göre Hindistan'da değişik bir konut arzı ortaya çakıyor. Arazi sahipleri, tuvaletin ve banyonun ortak kullanıldığı pansiyonlar inşa ediyorlar ve her bir odayı bir aileye kiralıyorlar. İnsanlar kendilerini kentte, bu kötü yaşam koşullarında var etmeye çalışıyorlar, elbette hayatlarını kendilerince ucuzlatacak yöntemler arıyorlar ama bu kendilerine sunulanı kabul ettikleri bir yaşam tarzını doğuruyor. Pansiyonda, hep geçicilik duygusuyla yaşanır. Çünkü ev sahibine bağlı bir yaşamdır ve orada kimse kökleşemez.

Karanlık bir tablo çizmek istemem, ama gidişat onu gösteriyor ki yakın bir gelecekte ortaya bugün ketlerde yoksulluğun yaşandığı gecekondu bölgelerinden çok farklı alanlar ortaya çıkacak. Kent merkezi de turistlere, orta ve üst gelir grubuna göre organize edilecek.
Bu alanlar da az önce söylediğim gibi tamamıyla kent merkezlerinden dışlanacak. Hindistan'da inşa edilmiş konut stokunun yüzde 70'inin bu tip konutlardan oluştuğu söyleniyor.


Besime Şen ile...
Asuman Türkün ile...
Murat Cemal Yalçıntan ile...
Erbatur Çavuşoğlu'nun kaleminden...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :