Organik beslenme ve doğal yaşamla ilgili sivil toplum organizasyonları var. Siz de Buğday Derneği'nin içerisinde yer alıyorsunuz sanırım.
And: Yakın arkadaşım Cem Birder, Buğday'ı ve Toprak Ana Platformu'nda çalışıyor. Kendi alanında çok iyi işler yapıyor. Hatta Şişli'de Cumartesi günleri kurulan ekolojik pazarı hayata geçirmişti. Yaptığı işlere hayran oluyorum. Bu insanları tanıyıp, onlarla ilişki içerisinde olunca "Yalnız değiliz" diyoruz.
Türkiye'de bu konuda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ile tanışıklığım, Gümüşlük Akademisi ile oldu. Gümüşlük Akademisi, Bodrum Turgutreis'te sevgili dostum Ahmet Filmer'in öncülüğünde kurulmuş olan bir "düşünce çiftliği"… Kendisiyle 1996 yılında İstanbul'daki Habitat Zirvesi'nde tanışmıştım. Hala da çok güzel etkinliklerle yollarına devam ediyorlar. Dünyanın dört bir tarafından sanatçılar geliyor ve atölyeler düzenleniyor. Bizim Marmara projesinin 20 yıl önce başlayıp ilerlemiş hali… Tüm bunları görmek de mutlu ediyor insanı…
Sürdürülebilir yaşam ve ekolojik yapı üretimini neden bu kadar çok önemsiyorsunuz ve neden bu kadar öne çıkarılması gereken bir konu ve uygulama olduğunu düşünüyorsunuz?
Mehmet: Hep üzerinde durduğumuz konu aslında insan ve sağlık.
And: Aklıma sloganımız geldi…
"Gezegenimizin yaşanılabilir kılınması için" sloganını kast ediyorsanız, aslında bir çevre krizi vurgusu da olmalı işin içinde…
And: Konu, bizden sonraki kuşaklara yaşanılabilir bir dünya bırakmak… "Öldüğümüzde tükettiklerimizden sorumlu olacağız" diye bir söz vardır. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Ne kadar çok tüketmişsek, bizden sonramıza o kadar az bırakıyoruz aslında. Burada, üstüne bastığımız toprağa bir saygı var, mütevazılık var. Bunu da uygulamaya çalışıyoruz mümkün olduğunca. Mimarlık burada bir araç! (gülüyor)
Mehmet: Kendi alanımızda en doğru olanı yapmaya çalışıyoruz sonuçta.