Peki işverenin, yani yapıyı ısmarlayan ve finanse eden kişilerin tam olarak da sizin önerdiğiniz yöntemlerle yapılarını sürdürülebilir hale getirebilmeleri için gerçekleştirilen bu toplumsal eğitim süreci, Türk toplumunun ne kadar zamanını alacak gibi gözüküyor?
Mehmet: Aslında bu, ekonomiyle paralel giden bir süreç… İnsanların ekonomik durumu düzeldikçe bilgilendirme de aynı ölçüde düzeliyor. Bilgilendikçe, sağlıklı bir binada ve ortamda yaşama talebi de artacaktır. Ama herkesin ekonomik standardının düzelmesi için de bir süreç gerekir.
And: Ben o konuda biraz karamsarım. Öğrenmeyen ve okuma tembeli olan bir toplumuz. Öğrenmeme üzerine kurulu bir hayat var, o yeter ki değişmesin. Garip bir şekilde, bazı şeylere sırf moda olduğu için son derece açığız. Cep telefonu Batı'da, Türkiye'den çok sonra yaygınlaşmaya başladı. Bizde herkesin cebinde telefon varken, orada yoktu. Sonuç olarak bence bu gelişme, tabana yayılan bir bilinçlenme olmayacak…
…tepeden inme olacak.
Ama "olmayacak" derken, önümüzdeki bunun 5-10 yıl içinde olamayacağını düşünüyorum. Tepeden inme bir şekilde moda olacak ve parası olan insanlar, sırf moda diye bunu bilinçsizce, özümsemeden talep etmeye başlayacaklar.
Bir tür tüketim güdülenmesi demek istiyorsunuz…
"Komşu sağlıklı ev yaptı, ben de yapayım" gibi… Özellikle, sonradan zengin dediğimiz eğitimsiz zihinler burada daha büyük bir potansiyel oluşturuyorlar ne yazık ki. Çünkü parayı nereye harcayacaklarını bilmeden, görgüsüzce hareket ediyorlar. Biraz da üzülerek söylediğim bir şey bu. "Param var, moda oldu, şöyle bir ev yaptıracağım şimdi kendime. Çünkü bu benim için bir statü göstergesi olacak." Üç yıl sonra başka bir moda çıkacak ve onu unutacak.
Peki ekoloji kavramının halihazırda Türkiye'de bir moda haline geldiğini düşünmüyor musunuz?
Mehmet: Belli bir kesimde moda haline geldi. Ama ben And kadar karamsar değilim, çünkü sonuçta insanları bir şekilde buna inandırmanız gerekiyor. Kanser gibi ciddi hastalıklar artıyor. Bunu daha ayrıntılı araştırdığınızda, yaşadığımız ortam ve yaşadığımız oda / ev ortaya çıkıyor. Binaları ele aldığımızda, çok fazla beton ve çelik kullanılmışsa, doğal nefes alma ortamı da ortadan kalkmış oluyor. Nasıl ki nefes almayan bir elbise giydiğinizde deriniz çürümeye başlar, nefes almayan yaşam ortamının da insan üzerinde aynı şekilde olumsuz etkileri oluyor. İnsanlar bunu anladıkça, sağlıklı bina talebi de artacak.
Hastalıktan korkarız ve hasta olmamak için de bir sürü ilaç alırız. İlaç alacağıma binamı kerpiçten yaptırayım ve en azından kendimi o yönden iyi hissedeyim. Bu olabilecek bir şey gibi geliyor bana. Tabi ki bir eğitim süreci var. Ve biz de bunların bir şekilde içinde de yer alıyoruz.