Peki kentin yoksul bölgelerinde, kadınların yaşama etkisi nasıl?
Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı çok düşük. Kadınların iş gücüne katılım oranı kırlarl daha yüksek, fakat bu da ücretsiz aile emeği olarak görülüyor. Tarımdan kopuş ile birlikte kentlerde kadınlar çocuk bakımı, hasta bakımı ve ev işleri nedeniyle, eve kapalı bir yaşam sürüyorlar. Çünkü kadın kente geldiğinde doğrudan ev kadını statüsüne geçiyor ve sözü edilen ev içi hizmetleri üstlendiklerinden dışarıda çalışma şansları olmuyor. Aslında işin bir diğer yanı da kadınların evde sağladıkları hizmetleri dışarıdan satın almaya kalktıklarında, bu hizmetlerin karşılığında maaşlarının çok çok üstünde paralar ödemek zorunda olduğu. Yani kadınlar ev içi işleri ve çocuk bakımını üstlenerek ev ekonomisine ciddi katkıda bulunuyorlar. Bunu yok saymamız mümkün olmasa da bu, ücretlendirilmemiş emek sunumu demek.
Kentin yoksul bölgelerindeki mahalleler genellikle kadınların mekanı. Ev işleri ve çocuk bakımının dışında bu mahallelerde kadınlar evde çamaşır yıkamak, ütü yapmak, evde başkalarının çocuklarına bakmak, takı yapmak, el işi yapmak, tükenmez kalem yapımı gibi fabrika sonrası montaj işleri olmak üzere ev eksenli çalışma süreci içinde. Fakat ev eksenli çalışma hem toplumun, hem kadının hem de ailenin gözünde bir tür boş zaman değerlendirme faaliyeti olarak görülüyor. Hiç kimse "çalışıyorum" demiyor, ev kadını olduğunu söylüyor kadınlar. Yani bu görünmez emek statüsünde. Bu noktada kadınlar inanılmaz davranış biçimleri geliştiriyorlar: Elektrikten tasarruf etmekten için her gün bir evde toplanarak çocuk bakıyorlar ya da el işi yapıyorlar.
Ev eksenli çalışmada da kapitalizm ve patriyarkanın iş birliğini görüyoruz. Yani ev eksenli çalışma sermaye sahipleri tarafından da desteklenen bir çalışma biçimi. Sermaye kadınları kolay iş gücü olarak kullanıyor. Bunun sonucunda da mahallelerde insanların kente tutunma mekanizmaları sermayenin de işine gelen bir şekilde oyuyor.
Çocuk doğurma ya da ihtiyacı olmadığında işi bırakma özelliklerinden dolayı kadınlar erkeklere göre güvenilmez iş gücü olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla kriz dönemlerinde, genellemek doğru olmaz ama, özellikle bazı sektörlerde ilk işten çıkarılanlar kadınlar oluyor.
Mahallelerin, kadınların hem yaşam hem de çalışma mekanları haline gelmiş olması, buralarda kadınların yaratıcı örgütlenmeler de ortaya çıkarmasına neden oluyor. Kadın kooperatifleri, kadın dernekleri ve sivil toplum örgütleri mahalleler de var olabiliyor. Kadınlar bu örgütlenmelerden beceri arttırma eğitimi talep edebiliyor. Fakat daha çok bu örgütlenmeler mahalle bazlı örgütlenmeler.
Kadınların ev dışına çıkabilmesi için neler yapılmalı?
Bu mahalle bazlı örgütlenmeler, kadınları yaşadıkları yere daha bağımlı hale getirebiliyor. Kadınların evden çıkabilmeleri için ortak çamaşırhane, ortak bakım gibi hizmetler verilmeli, farklı koşullar yaratılabilmeli. Aksi takdirde kadınların evde kalması perçinlenmiş olacak.