“Birikimi etiketle belgelemenin yararına inanıyorum”
05 Ekim 2012
LEED Green Associate olma ihtiyacı nereden doğdu ya da bu konuya yaklaşımınız ve ilginiz ne noktada gelişti?
İlgim çok eskiye dayanıyor. Amerika'da yaptığım yüksek lisans eğitiminde "çevreye duyarlı tasarım ve yapım" zorunlu dersti. Kolombiyalı hocamız Jorge Vanegas, konunun öncü isimlerinden biriydi. Amerikan ordusunun sürdürülebilirlik anlamında neler yapması gerektiğinin danışmanlığını veren kişiydi. Bir kere orada bir aydınlanmam oldu. O noktadan sonra da bu konunun peşini hiç bırakmadım. Tabi daha sonra yurtdışında çığ gibi büyüdü bu konu ve o noktada kendi adıma çok ciddi bir araştırma, okuma sürecine giriştim. Belki birçok meslektaş bunu küçümseyecektir ama bu birikimimi bir etiket olarak belgelemenin yararına inandım.
Ne anlamda?
Sonuçta sürdürülebilirlik kavramı, "yeşil bina", "yeşil tasarım" veya "çevreye duyarlı tasarım" mimarlıktan bağımsız konular değil. Mimarlığın gerçek ilkelerini, amaçlarını özümsemiş insanların zaten kendiliklerinden izledikleri bir yol bu. Örneğin Sri Lankalı mimar Geoffrey Bawa, Kandalama Otel'i tasarladığında bu konular gündemde bile değildi. Sonuç olarak profesyonel bir ortamdayız ve bazı şeyleri ne kadar önemsediğinizi göstermeniz, belgelemeniz gerekiyor. Okuduğumuz okullar gibi… Yani Alman Liseli olmak veya İTÜ'lü olmak ne kadar önemli? Bunlar olmasa iyi mimar olunmuyor mu? Bunun tersini kanıtlayan onlarca örnek var. Ama yaşam ister istemez belli etiketlerin peşinden koşmakla geçiyor. Ödüllü mimar olmak eşittir iyi mimar olmak mı? Değil, ama yine de bu ödül alma isteğini azaltmıyor insanın. "İyi mimar", "iyi mimari" tartışılabilir şeyler ama bir noktadan sonra da bazı şeylerin bir şekilde belgelenmesi gerekiyor. Diğer yandan yeşil bina sertifikasyon sistemlerine çok inanan bir insan da değilim.
Ben de onu soracaktım, çok eleştirilen sistematikler çünkü…
Haklı olarak çok eleştiriliyor ama bir noktadan sonra gerçekçi olmak gerek. Belli ilkeler, belli şablonlara oturtulmadan yaygınlaştırılamıyor.
Yani başlangıç için belli standartlara ihtiyacınız var.
Kesinlikle. Sürdürülebilirliğin mantığına bu kadar uzak, bu kadar dar görüşlü, bu kadar çalkantılara açık bir sektörde, yapım kaynaklı karbon salımını en aza indirgemek, ekosistemin bozulmasını önlemek gibi uzun vadeli hedeflere başka türlü ulaşmanız olanaklı değil. Yani günümüz yapı sektörünün ortalama bilinç düzeyinde yeşil binanın bir belgeyle belli bir pazarlama değeri, gayrimenkul değeri kazanması şart. Bunun dışında motivasyonlarla iş sahiplerinin ikna olması söz konusu değil ne yazık ki.
Bu konunun yaygınlaşması için atılan her adımın yararlı olduğunu ve belgeli bina yapmanın belgesiz bina yapmaya göre her zaman bir artı olduğunu düşünüyorum. Çünkü "bu belgelerin anlamı yok, almaya da gerek yok" dediğiniz zaman ortaya daha iyi bir ürün çıkmıyor. Veya "Bu konunun üstüne gidilmesi bir pazarlama süslemesidir, bunlar içi boş şeylerdir" diyerek küçümsemenin uzun vadede katacağı hiçbir yarar yok. Kesinlikle konunun doğru anlaşılması, bugünkü sulandırılmış haliyle kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak şu an daha emekleme aşamasındayız.
Kurumsallaşmanın Altın Kuralı: Bilgi Yönetimi
Proje Külliyatı Üzerinden Geleceğe Bakış
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın