ISO9001 bir mimarlık ofisi için neden gerekli?
Gerektiğinden değil... Bir fuar dolayısıyla bir İngiliz ofisiyle ilişkimiz oldu. Türkiye pazarına çok girmek istiyorlardı. Beraber ne yapabiliriz diye konuşurken, onlardan üst düzey bir yönetici iki defa buraya geldi, ben iki defa İngiltere'deki ofislerine gittim vb… 60 yıllık, çok farklı ölçeklerde çalışan, 300-400 kişilik kadrosu olan, üç ayrı ofisi olup, dünyanın dört bir tarafında çok büyük ölçekli işler yapan bir büroydu. Ama çok ‘corporate architecture' (kurumsal mimarlık) yapan bir ofisti. Kendi içimizde bazı şeyleri toparlamanın gereğini hissediyordum. Orada o çalışma biçimini, o düzeni, o sistematiği görünce harekete geçmeye karar verdim. Kurumsallaşmak için boyutunuz çok önemli değil ama en azından belli çerçeveleri çizmiş olmanız şart. Böyle bir dönüşüme gidince de bunu belgelendirmeyi tercih ettim. Ve bu belgeyi de, SGS gibi hiç ödün vermeyen, çok ciddi bir İsviçreli kuruluştan almayı yeğledik. ISO9001:2008 dokümantasyonu oluşturmaya yönelik bir firmadan danışmanlık alıp bütün belgelerimizi kendimiz oluşturduk. Bir yaz boyunca; mimari proje işine nasıl yaklaşıyoruz, nasıl yapıyoruz, nasıl teklif veriyoruz, nasıl sözleşme yapıyoruz, proje revizyonlarını nasıl yapıyoruz, nasıl sunuyoruz, Autocad katmanlarını nasıl kullanıyoruza kadar her şeyi baştan aşağı bir sistematiğe soktuk. Ve bütün bunları yazıya döküp, izlenir ve korunur duruma getirdik. Kendimiz yazdığımız için de gerçekten işleyen bir sistem oluşturduk. Bu benim çok gurur duyduğum bir konu aslında.
Peki, ISO belgesi yalnızca içerideki sistemi başka bir mecrada yetkili bir kurum nezdinde tanıtma anlamında mı önemlidir? Yoksa buradaki hedef, belgenin beraberinde getirdiği sistemi sürdürülebilir hale getirmek midir?
Amaç sırf bir etiket elde etmek olsa ISO belgesini bu kadar emek vermeden "kes-yapıştır" birtakım hazır belgelerle alabilirdik. Oysa bence içeride yaptığı etki çok daha önemli. Dışarıda bizim açımızdan çok büyük bir etkisi olduğunu söyleyemeyeceğim çünkü bugüne kadar mimarlık bürolarında aranan bir özellik değil. Tabanlıoğlu'nu hepimiz çok iyi biliyoruz, 1998'de almıştı belgelerini onlar. Merak edip araştırdığımda onların dışında bu belgeye sahip bir mimarlık firması daha bulabilmiştim. Mutlaka başka bürolar da vardır.
İşverenlerinizin takdirini ya da güvenini daha rahatlıkla sağlama gibi etkileri oluyor mu?
Keşke daha çok olsa, o anlamda da yararını görmeyi isterim. Ama yavaş yavaş aranır bir özellik olmaya başladı. Şu anda ülkemizin köklü finans kuruluşlardan birinin bir ofis binası için görüşme halindeyiz. Orada aranan kriterlerden bir tanesi buydu. Uluslararası kurumların projelerinde de mimar seçiminde gündeme gelen bir konu.
Ama asıl önemli olan içerideki etkileri dediniz …
Tabi, çünkü mimarlık ofisi dediğiniz zaman tasarım heyecanıyla işe öyle bir dalıyorsunuz ki… Projeler başlıyor, başlamıyor… Konjonktüre dayalı, uzun vadede önünüzü net göremediğiniz bir meslek pratiğinden bahsediyoruz. Bu da tabi büroların bazı şeyleri boşlamasını beraberinde getiriyor. Bu çok tehlikeli bir eğilim. Sonuçta ne olursa olsun burası bir firma ve ayakta kalması için somut hedefleri, sağlam bir düzeni olması lazım. Altı ay, bir yıl sonrasını planlayıp önlemlerini alması gerek. ISO9001, bu disiplini sağlayan bir kafa yapısına kavuşturdu bizi. Çünkü, öz disiplin açıkçası bir yere kadar işliyor. Bir noktadan sonra notlar yazıp aynaya yapıştırmanız lazım. Bir şey sizi sürekli dürtüklemeli.
Sizin jenerasyonunuzun farkı tam olarak da bu olabilir mi?
Evet, bunlar önceden mimarlık bürolarında çok gündemde olan şeyler değildi. Biraz rekabetin zorlaması, biraz da farklı sektörleri, firmaları görmenin açtığı ufuk.… Başarılı firma yapılarını ve işletme biçimlerini olabildiğince kendi firmamıza taşımak, mimarlıktan ödün vermeden kurumsallaşmak... Bunları başarmaya çalışıyorum.