Manço Mimarlığın ismini artık çok daha fazla yarışmada duyar olduk. Mimar olarak yarışmalara katılmayı, ofis olarak yarışmalar için bir şeyler üretiyor olmayı neden bu denli önemsemeye başladınız?
Birçok farklı proje türünde beyin jimnastiği yapmak için çok çok iyi bir yöntem. Ayrıca kesin bir teslim tarihi karşısında, çok kısıtlı bir sürede ciddi bir mimari sorunu çözebilme anlamında insanı çok diri tutan bir çalışma. Uluslararası yarışmalara da çok girdik. Yarışmalar, sesinizi yurtdışında da duyurmak, başka ülkelerdeki bir takım tasarım konuları üzerine kafa yormak için tek yol. Ancak bir büronun yalnızca yarışmalarla ayakta kalması çok zor. Yine de bizim çabamız profesyonel tempomuzun el verdiği ölçüde yarışmalara girmek yönünde. Hatta bunu, şu yıl 4 yarışmaya katılacağız, şu yıl 3 yarışmaya katılacağız diye rakamlara bile döktük. Ve hep bu hedefleri tutturarak ilerledik.
Yakın zamandaki yarışma projelerinizden biraz bahsedebilir miyiz? Özellikle ön plana çıkartmak istediğiniz, idealize ettiğiniz, faydalı ya da sağlıklı olduğuna inandığınız bir yarışma veya hazırlık süreci oldu mu?
Hiç birini ayırmıyorum aslında. Bence hepsi çok içimize sinen projelerdi. Bugüne kadar şartname alıp da girmediğimiz yalnızca bir proje var, onun dışında 14 yarışmaya girdik. Hepsini de başarıyla teslim ettik. Ama ödül anlamında doğru değerlendirilemediğimizi düşünüyorum açıkçası. Bugün geri dönüp baktığımda "keşke bu projeyi böyle yapmasaydık" dediğim hiçbir yarışma projemiz yok diyebilirim. Bunu büyük mutlulukla ve onurla söylüyorum, bugüne kadar teslim ettiğimiz projelerin hepsinin de arkasındayım. Kolektif tasarım anlamında çok güzel şeylerin başarıldığı projelerimiz var. O anlamda birkaç yarışma projesini özellikle çok sevinçle anımsıyorum. O projelerde çalışan 3-4 kişilik ekibin hepsinin bir ucundan katkı sağladığı; bir kişinin yaptığı eskizden yola çıkılıp gidilmediği, farklı fikirlerin çarpışa çarpışa ilerlediği süreçler… Yani vektörlerin birleşerek ilk çıkan doğrultudan birazcık daha farklı bir noktaya gittiği ama bütün paydaşların üstünde mutabık olduğu, benimsediği projeler…
Sondan geriye gidecek olursam, mekân ve kütle çözümleri anlamında bizi çok tatmin eden Hatay İl Özel İdaresi ve İl Genel Meclisi projesi var. Tek bir mevcut ağaç kesilmeden arsaya yerleşen ve arazi ile bütünleşen bir yapı tasarladık. Yarışmadan eli boş çıksak da World Architecture Community 20+10+X ödülünü aldık.
Hatay İl Özel İdaresi ve İl Genel Meclisi
Bizi program ve topografya olarak oldukça zorlayan ama sonuçta çok doğru bir çözüm ortaya koyduğumuz Şişli Lisesi projemiz var. Orada Zühtü Usta ve ben tamamen ayrı iki öneri geliştirip sonunda Zühtü'nün önerisi üzerine gittik. Ödül grubunda değerlendirilmemesi çok üzücü oldu.
Şişli Lisesi
Daha gerilere gidersek, Kayseri Belediyesi'nin düzenlediği cami konulu bir fikir yarışması vardı. Belli bir arsa yoktu ve şartnamede birçok konunun ucu açık bırakılmıştı. Onlarca farklı fikri kağıda döküp, hepsini değerlendirerek tek bir proje ortaya çıkartabilmek çok hoştu. Projemiz o yarışmada ödül alamasa da daha sonra World Architecture Community 20+10+X ödülünü aldı.
Cami konulu fikir yarışması projesi
Kadirli Belediye Hizmet Binası ve Kültür Merkezi yarışmasını da çok önemsiyorum. O tamamen bölgenin iklim verilerine, özellikle de hakim rüzgara göre tasarladığımız bir proje olmuştu. Diğer katılımcılarla göre apayrı bir çözümdü. Bu kadar aykırı bir şey sunduğumuz için de kazanamayacağımızı en baştan biliyorduk. Ama o tasarımın sürdürülebilirlik anlamında çok ayakları yere basan, somut gerekçeleri vardı.
Kadirli Belediye Hizmet Binası ve Kültür Merkezi
Tahran'da katıldığımız, Benetton binası yarışması var. Yeşil bina anlamında en çok çalıştığımız, değişik çözümler sunduğumuz bir projelerden biridir. Oranın yerel koşullarına birebir cevap veren bir takım yenilikçi önerilerimiz olmuştu. O projemiz de XII. Ulusal Mimarlık Sergisi'nde proje dalı ödül adayı olmuştu.
Benetton, Tahran
Aynı sergideki bir diğer ödül adayı projemiz de Tokyo Moda Müzesi idi. Farklı moda dönemlerinin dikey bir dolaşım ile gezildiği, plan şemasıyla, kütle ve cephe tasarımıyla çok cesur bir projeydi.
Tokyo Moda Müzesi
Paris'te Moulin Rouge Dans Okulu projemiz 19. yüzyıl sanayileşme dönemine göndermelerde bulunan çelik strüktürü ve gece ekrana dönüşen cephesiyle çok ilginç yurt dışı yarışma projelerimizden biridir.
Moulin Rouge Dans Okulu
Peru, Lima'da da üç yarışmaya katıldık. Bir tanesi tamamen konut, diğer ikisi konut ve ticaret karma yapı projeleriydi. Çok enteresan tasarım süreçleri oldu. Hiç yağmur yağmayan, buna karşılık güneşin hiç açmadığı, sürekli puslu bir havanın olduğu ılık bir iklimden söz ediyoruz. Bambaşka bir ortam. İstanbul ile ortak yönü ciddi bir deprem riskinin olması…
Katıldığımız yarışmaların hepsi, gayrimenkul geliştirme firmalarının açtığı profesyonel yarışmalardı. Kazanan projeler şu anda uygulanıyor. Yatırımcı projesini uluslararası yarışma ile elde etme yolunu seçmiş. Oranın kentsel, kültürel, iklimsel bağlamını araştırmak ilginçti. Çok başka taleplerle karşılaşıyorsunuz. Örneğin Loft Boutique yarışmasında çocuksuz çiftler ve bekar insanlara yönelik bir lüks konut kulesi tasarladık.
Loft Boutique
"Kullanıcılar kentin göbeğinde, ‘sosyetik yaşam tarzı' sürecek" vs gibi ifadelerle anlatılmış ama ona karşılık tam zamanlı hizmetli odası isteniyor. Yani bekar bir adam/kadın ama hizmetçisiyle yaşıyor. Onun odasını, banyosunu vs tasarlamanız lazım. Bunun dışında, suç oranının çok yüksek olduğu bir ülke; işin içine bambaşka güvenlik konuları giriyor. Tabii bütün bunları o süreç içerisinde araştırıp öğreniyorsunuz.