“Bir başlangıç kültürümüz varsa, Tabanlıoğlu’nun sayesindedir”

09 Eylül 2011


Kütahya Hilton Garden Inn

Şehir dışındaki projelerin şantiyelerine nasıl yetiştiğinizi de merak ediyorum açıkçası…

TT: Ayda iki kez kontrol koyuyoruz. Ben, Emre, Onur projeleri bölüşüyoruz. Elimizde 9 proje varsa, her birimize üçer proje düşüyor, bu da ayda en az altı gün şehir dışı demek.

EÖ: Türkiye'de müşteriler, özellikle de bizim gibi genç ofislerle çalışıyorlarsa, karşılarında en yetkili kimse onu görmek istiyorlar. Büyük ofisler fazla naz çekmeyip; "Bu kişileri gönderiyorum, canınız isterse"  diyebiliyor. Fakat biz bunu demiyoruz, diyemediğimizden değil… Sonuçta da sürekli bir yerlerde oluyoruz. Tayfun geçen gün Batman'a gitti, oradan Mardin'e ve Diyarbakır'a geçti. Devamlı yollardayız. İşimiz bu, seviyoruz, hiçbir şikayetimiz yok. İlk işimizde Kütahya'ya gidiyorduk, şimdi başka bir yere gitmek bizi rahatsız etmiyor.

Aslında herkes diğer ofisleri merak ediyor. Nasıl çalışıyorlar? Bu işi nasıl kotarıyorlar? Çünkü olayın işletme tarafı çok önemli. Tasarım, mimarlık, yetenek çok güzel, ama bir yere kadar. Hele ki 10 kişiye ulaştığınız zaman işin ciddi yükümlülükleri olmaya başlıyor.  Ay başı geldiğinde eminim ki herkes belli bir stres yaşıyordur. Bizim işimiz kurumsal bir iş değil, herkesin farklı bir yoğurt yiyişi var. Biz belli bir sisteme göre teklif veriyoruz, acaba diğerleri neye göre veriyorlar? Müteahhitlikte ya da ihaleyle elde edilen hizmetlerde böyle bir durum yok. Orada asıl amaç, işi daha düşük maliyete çıkarmak, ama mimarlıkta bunun hesabını yapmak o kadar kolay değil.

Kaldı ki siz detaylara girmeyi göze alıyor ve işinizi daha da zorlaştırıyorsunuz…

EÖ: Bazen bizden çok daha büyük, çok daha tecrübeli mimarların projeleri ile karşılaşıyoruz. Müşteri, onlara dışını yaptırdığı projenin içini bize veriyor. Bazı noktaları o kadar yüzeysel yapmışlar ki, "Acaba biz mi lüzumsuz ayrıntılara takılıyoruz? Bu yüzden mi para kazanamıyoruz?" diye kendimize soruyoruz.

TT: Tabanlıoğlu'nda her şey sonuna kadar çizilirdi. Biz bunu öğrendik, bunu uyguluyoruz.

EÖ: Murat Bey'in ve Melkan Hanım'ın üzerimizde ciddi emekleri var. Bir başlangıç kültürümüz olduysa onların sayesindedir. Orada çalışırken hiç mi problem yaşamadık, hiç mi tartışmadık?  Çok söylenirdik çünkü çok fazla çalışırdık, ama o sayede her şey çok güzel oldu.

Sonuç olarak işletme boyutu, olayın ana konusu. Onu bir şekilde iyi kotarabilen, onun içinde pazarlamasını yapabilen ofisler başarılı oluyor. Biz daha pazarlamaya hiç başlamadık, yaptığımız işlerin çoğu ya tanıdığımız ya da referans projelerimiz üzerinden gelen işler. İstesek bütün dergilere çıkardık...

Evet, mesela ilk Garden Inn projesi basında yer aldığında sizin isminize rastlamamıştık…

EÖ: Hatamızı kabul ediyoruz ama hep şunu istedik: Bu işi öyle güçlü yapacağız ki olay olacak, herkes "Bu adamlar bunları nasıl yapmış" diyecek ve asıl pazarlama bu olacak.


Double Tree Moda

Pazarlama anlamında uluslararası ödül programlarına başvurmayı düşünüyor musunuz?

TT: Düşünüyoruz ama henüz bir girişimde bulunmadık. Hilton bizim adımıza bazı ödüllere başvurmuş, Hospitality Investment Forum (HIF)'un "Best Practice Designer of the Year" ödülüne bizi aday göstermiş. Double Tree projesiyle de The Sleep Event'te "Best Conversion", "Best Guestroom", "Best Restaurant" ödüllerine adayız.

EÖ: Ödül alamasak bile Hilton gibi bir kurumun bizi bu yönde teşvik etmesi hoş bir durum. Önümüzdeki dönemde, tamamlanmış projelerimizle ilgili tüm yarışmalara katılmayı düşünüyoruz. Çünkü gerçekten güzel projelerimiz var.

TT: Bugüne kadar hep "şu otel de bitsin sonra bakarız" dedik. Bundan sonra otellerimizle bu tür yarışmalara katılacağız. Ne yaptığımızı ve kim olduğumuzu daha fazla gösterme imkanımız olacak.


Konya Hilton Garden Inn


Tanışma ve Kuruluş Hikayesi
Tasarım Felsefesi ve Uygulamalar Üzerine
Hedefler ve Dilekler
özer+tulgan Tasarım Ekibi
Stajyerler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :